Esas No: 2021/13901
Karar No: 2022/7556
Karar Tarihi: 20.04.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/13901 Esas 2022/7556 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/13901 E. , 2022/7556 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine Uyuşmazlık Hakem Heyetince yapılan yargılama sonucunda; başvurunun usulden reddine dair verilen karara davacı vekili tarafından yapılan itiraz incelemesinde; İtiraz Hakem Heyetince davacı tarafın itirazının kabulüne, uyuşmazlık hakem heyeti kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü
KARAR
Davacı vekili; müvekkilinin, 20/07/2016 tarihinde davalı tarafından ZMS ile sigortalanan araçta yolcu olarak bulunduğunu, aracın tek taraflı kaza yapması ile yaralandığını ve malul olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 2410 TL sürekli iş göremezlik, 500 TL geçici iş göremezlik, 500 TL geçici bakıcı gideri tazminatı, 1000 TL yol gideri, 590 TL rapor ücreti olmak üzere 5000 TL maddi tazminatın sigortaya başvuru tarihinden temerrüt faizi ile beraber davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslahla talebini sürekli iş göremezlik yönünden 111.259,65 TL’ye, geçici iş göremezlik talebini 3.706,74 TL’ye, geçici bakıcı gideri tazminat talebini 1.404,46 TL’ye, rapor ücretini 800 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince, usulüne uygun maluliyet raporu ile başvurulmadığı gerekçesi ile başvurunun usulden reddine karar verilmiş; Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına karşı davacı tarafından itiraz edilmesi üzerine, başvuru sahibinin itirazının kabulü ile 2018/E.54597-2019/K-1841 sayılı ve 08/01/2019 tarihli Uyuşmazlık Hakem Heyeti Kararının kaldırılmasına, başvurunun kısmen kabulü ile 75.977,82 TL sürekli iş göremezlik ve 1.000,00 TL yol gideri olmak üzere toplam 76.977,82 TL maddi tazminatın 03/07/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta şirketinden alınarak başvuru sahibine verilmesine karar verilmiş; İtiraz Hakem Heyeti kararı, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, İtiraz Hakem Heyet kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalının temyiz itirazlarına gelince;
Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle, maddi tazminat istemine ilişkindir.
a) Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11/10/2008 tarihinden önce iseSosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013-01/06/2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01/06/2015-20/02/2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20/02/2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda; kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 07/05/2018 tarihli raporu Uyuşmazlık ve İtiraz Hakem Heyeti tarafından benimsenmiş olup bu raporda, davacının kaza nedeniyle oluşan maluliyeti % 18,2 olarak belirlenmiştir. Ne var ki, anılan bu raporda kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mevzuata uygun olarak maluliyet değerlendirmesinin yapılmadığı, rapor tanziminde 30/03/2013 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirleme yapılmadığı görülmektedir. Bu yönüyle, maluliyet oranı tespitine ilişkin bu rapor, hükme esas almaya elverişli olmadığından, maluliyetin belirlenmesi konusunda yapılan araştırma yetersizdir.
Bu durumda İtiraz Hakem Heyeti tarafından; kazayla ilgili eksik kalan tedavi evrakları temin edildikten sonra, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında ve olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 30/03/2013 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ölçülerine göre, uzman bilirkişi heyetinden, davacının kaza nedeniyle uğradığı çalışma gücü kaybı bulunup bulunmadığı ve varsa oranı konusunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak (usuli kazanılmış haklar gözetilmek suretiyle) sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
b) Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu'nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde BK.nun 44.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda; sigortalı araçta yolcu konumunda olan davacının kaza tespit tutanağına göre emniyet kemer durumunun belirsiz olduğu ancak kollukta ifadesine başvurulan ambulans ve acil bakım teknikeri Abdullah Bekmezci ifadesinde olay yerine gittiklerinde kimliğini tespit ettikleri davacının araç dışında yol kenarında bulduklarını beyan ettiği, davacının araçtan fırladığı ve maluliyet raporuna göre dizde hareket kısıtlılığı meydana geldiği anlaşılmıştır. Somut olayın özelliği dikkate alındığında, belirlenen zarardan Dairemiz yerleşmiş içtihatları göz önüne alındığında yukarıda açıklaması yapılan TBK'nın 52. maddesinde belirtilen uygun ölçülere göre %20 oranında bir indirim yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
c) Davacının hak kazanabileceği işgücü kaybı tazminatının hesaplanması için alınan ve karara esas kabul edilen aktüer raporunda; davacının aktif çalışma devresi olarak kabul edilen süre için AGİ bedeli dahil edilmiş asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığı görülmektedir. Asgari geçim indirimi bedeli, fiili çalışmanın karşılığı olan bir ödeme olup,fiilen çalışmayan kişiler için efor kaybı tazminatı hesaplanırken ücrete dahil edilmesi mümkün değildir. Bu itibarla; ev hanımı olan ve gelir getirici bir işte fiilen çalışmayan davacı için, işgücü kaybı (efor kaybı) tazminat hesabı yapılırken, tazminat hesabının yapıldığı tüm dönemlerde (aktif dönem olarak kabul edilen dönem için de) AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden hesap yapılması gereklidir. Bu yönü gözetmeyen rapor hatalıdır.
Açıklanan nedenlerle; davacının aktif dönemi olarak kabul edilen dönem için de AGİ dahil edilmemiş net asgari ücret üzerinden tazminat hesabının yapılması (pasif dönem hesabının kök rapordaki gibi yapılması) için rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince:
a) Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları, 14/05/2015 gün ve 29355 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK’nın 90. maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme ve zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı kapsamı dışında bulunan hallerin düzenlendiği 92/i maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarihinde 2019/40 E - 2020/40 K. sayılı kararı ile KTK’nın 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatların zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre belirleneceğine dair düzenleme iptal edilmiştir.
T.C. Anayasası’nın 153/6. maddesinde, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesince bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir. Anayasa Mahkemesinin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarihinde 2019/40 E - 2020/40 K. sayılı kararı ile KTK’nın 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının KTK’nın ve TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
25/02/2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13/02/2011 tarihli 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile KTK’nın 98. maddesi değiştirilmiş, buna göre "trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı", geçici 1. maddesi ile de "Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanun'un 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20'sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği" öngörülmüştür. Sigorta şirketi, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. KTK’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna geçmiştir.
Somut olayda, itiraz hakem heyeti tarafından geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı giderinden davalının sorumlu olmadığı kabul edilmiş ise de, yukarıda açıklandığı üzere geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri yönünden sigorta şirketlerinin sorumluluğu devam ettiğinden bu talepler yönünden ret kararı verilmesi doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
b) Davacı tarafından adli tıp rapor ücretinin talep edildiği, davalının bu kalemden sorumlu olduğu ancak İtiraz hakem heyeti, 800 TL adli tıp rapor ücretini yargılama giderlerine dahil ettiğini gerekçelendirse de, yargılama giderleri arasında adli tıp rapor ücretinin gösterilmemesi doğru olmamıştır.
C) 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13. maddesi ve karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT'nin 17/2. maddesi gereği, davacı yararına hükmedilecek vekalet ücretinin, tarifeye göre belirlenen nispi vekalet ücretinin 1/5'i tutarında ancak maktu ücretin altında kalmamak kaydıyla olması gerektiği gözetilmeden, davacı yararına maktu ücretin altında kalacak şekilde vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: İtiraz Hakem Heyeti kararının yukarıda (2/a,b,c) no’lu bentte gösterilen nedenlerle davalı yararına, (3/a,b,c) no’lu bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, (1) no’lu bentte gösterilen nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 20/04/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.