Esas No: 2021/13892
Karar No: 2022/7562
Karar Tarihi: 20.04.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/13892 Esas 2022/7562 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/13892 E. , 2022/7562 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine Uyuşmazlık Hakem Heyetince yapılan yargılama sonucunda; başvurunun kısmen kabulüne dair verilen karara taraflarca yapılan itiraz incelemesinde; İtiraz Hakem Heyetince davalı tarafın itirazının reddine, davacının itirazının kabulüne, uyuşmazlık hakem heyeti kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne dair verilen kararın süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; müvekkilinin 23/12/2017 tarihinde dava dışı motosiklet ile seyir halinde iken davalı tarafından ZMS ile sigortalanan araç ile arasında gerçekleşen çift taraflı trafik kazasında müvekkilinin yaralandığını ve malul olduğunu, yapılan ödemenin zararı karşılamadığını beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10 TL bakiye sürekli maluliyet tazminatı ile geçici iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihinden temerrüt faizi ile tahsilini talep etmiş, ıslahla sürekli iş göremezlik talebini 124.526,33 TL’ ye yükseltmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince, %20 müterafik kusur indirimi yapılarak davanın kısmen kabulü ile 94.610,37 tl sürekli tazminatının 17.09.2020 tarihinden yasal faizi ile beraber davalıdan tahsiline karar verilmiş; Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına karşı taraflarca itiraz edilmesi üzerine, davalının itirazının reddine; davacının itirazının kabulü ile uyuşmazlık hakem heyeti kararının kaldırılmasına, %20 müterafik kusur indirimi yapılmadan davanın kabulü ile 124.526,33 TL sürekli maluliyet tazminatının 17/09/2019 tarihinden yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; İtiraz Hakem Heyeti kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, İtiraz Hakem Heyet kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle, işgücü kaybı tazminatı istemine ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013-01.06.2015 tarihleri arası Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arası Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Ancak somut olayda, kaza tarihi 23/12/2017 olup, hükme esas alınan, davacının başvuru yaparken dosyaya sunduğu İstanbul .... Hastanesi tarafından düzenlenen 19/08/2020 tarihli erişkinler için engelli sağlık kurulu raporunun hangi yönetmelik hükümleri esas alınarak düzenlendiği belli değildir.
Şu durumda, 23/12/2017 olan kaza tarihi itibari ile Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükte olup, bu yönetmelik hükümlerine uygun şekilde Adli Tıp Kurumu ya da üniversitelerin adli tıp anabilim dalı başkanlıklarından usulüne uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde davacının maluliyet derecesi ve oranının belirlenmesi amacıyla, yeni bir rapor alınıp (usuli kazanılmış haklar gözetilmek suretiyle) sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu'nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde BK.nun 44.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda; motosiklette sürücü konumunda olan davacının kaza tespit tutanağına göre kask durumunun belirsiz olduğu, maluliyet raporuna göre kafa yaralanması, yüz kemiklerinde kırığa bağlı %25 oranında sürekli maluliyetinin belirlendiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda, davacının kafa bölgesinden yaralandığı anlaşılmakla dairemiz yerleşik uygulamalarına göre hesaplanan tazminattan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken, indirim yapılmamış olması doğru görülmemiştir.
4- Davacı kolluk ifadesinde motosiklet ile müşterilerine ait siparişleri götürmekte iken kazanın meydana geldiğini ifade etmiştir. Davaya konu kaza ve dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 5510 sayılı Kanun'un 21. maddesinin 4. fıkrasında "iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir" düzenlemesine yer verilmiştir. Davalı vekili, davaya konu olayın iş kazası olarak kabulü suretiyle, dava dışı SGK Başkanlığı tarafından davacıya yapılmış rücuya tabi ödeme olup olmadığının araştırılması ile yapılmış ödeme varsa tazminattan düşülmesi gerektiği savunmasında bulunmuş; Hakem Heyeti tarafından bu hususta araştırma yapılmadan karar verilmiştir.
Bu durumda Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına müzekkere yazılarak, davaya konu kazaya ilişkin olarak iş kazası yönünden araştırma yapılıp yapılmadığı ve olayın iş kazası olarak kabul edilip edilmediği; olayın iş kazası olarak kabulü suretiyle, davaya konu kaza sonucu davacıya gelir bağlanıp bağlanmadığı; gelir bağlanmış ise, rücuya tabi olup olmadığı; davacıya bağlanan rücuya tabi gelirin ilk peşin sermaye değerinin ne olduğu bu hususla ilgili rücu davası açılıp açılmadığının sorulması; alınacak cevapların değerlendirilerek 5510 sayılı Kanun'un 21. maddesi hükmü gereği şartları var ise tazminattan düşülmesi suretiyle davacı tarafın talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, davalı vekilinin anılan yöne ilişkin itirazlarının reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre, Sigortacılık Kanunu 30/17 maddesi ile 19/01/2016 tarihli ve 29598 Resmi Gazete'de yayımlanarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13 maddesinde "Tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir." hükmü eklenmiştir. Heyetçe verilen kararda davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13 maddesinin uygulanması gerektiği gözönüne alınarak AAÜT'nin 17. maddesi gereğince hesaplanan vekalet ücretinin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi, ancak hesaplanan miktarın maktu vekalet ücretinin altında kalması halinde maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2,3,4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 20.04.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.