Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2022/592 Esas 2022/7875 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/592
Karar No: 2022/7875
Karar Tarihi: 30.05.2022

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2022/592 Esas 2022/7875 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2022/592 E.  ,  2022/7875 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
    İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki İlk Derece Mahkemesinde görülen tasarrufun iptali davasında verilen davanın reddine ilişkin hüküm hakkında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; istinaf isteminin kısmen kabulüne ilişkin kararın, süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
    K A R A R

    Davacı vekili; davalı ... PVC şirketinin Bursa 15. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9573 ve 2016/9616 sayılı takip dosyaları ile müvekkiline 317.420,00 TL takip miktarı ve ferileri olmak üzere borçlu olduğunu, davanın Bursa 15. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9573 sayılı dosyasına hasren açıldığını, icra takiplerinin kesinleştiğini, borçlu şirketin haczi kabil malının bulunmadığını, ancak dava konusu taşınmazlarını 22/08/2016 tarihinde diğer davalı ...'a muvazaalı olarak devrettiğini, tasarruf işlemlerinin alacaklılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu, gerçek değerleri ile satış değerleri arasında fahiş fark bulunduğunu belirterek bu tasarrufların iptali ile Bursa 15. İcra Müdürlüğü'nün 2016/9573 sayılı dosyasında 100.000,00 TL takip miktarı ve ferileri için haciz ve satış yetkisi tanınmasını talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili; müvekkilinin diğer davalı .... PVC Yapı Şirketi yetkilisi ile bir sözleşme yaparak Bursa ili, Kestel İlçesi, Vani Mehmet Mah. 296 Ada, 3 Parsel numaralı taşınmazın devri karşılığında davalı şirketin yapmakta olduğu Bursa ili, .... İlçesi, Yeni Mah. .... Cad. .... İnşaattan iki adet taşınmaz alınması hususunda anlaştıklarını, şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, akabinde ek bir protokol yaptıklarını bu protokolde dava konusu 3 adet taşınmazı müvekkiline devredeceğini ve taşınmazlar üzerindeki ipotek borcunun müvekkili tarafından ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin kendisine ait taşınmazı geri alma kastı ile bu borcun altına girerek ipotek taksitlerini ödediğini, ortada muvazaalı bir tasarruf bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı .... PVC şirketi; davaya cevap vermemiştir.
    Mahkemece, davalılar arasında protokol ve ek protokol yapılmak suretiyle davalı ...'e ait dubleks daire karşılığında 2 adet daire verilmesine yönelik sözleşme yapıldığı, ek protokolde açıkça belirtildiği gibi dava konusu 3 adet taşınmazın davalı ...'a devredileceğine dair protokol düzenlendiği, taşınmazların ipotek borçları ile birlikte devredildiği, ipotek taksitlerini davalı ...'in ödemeye devam ettiği, taşınmazların gerçek değerleri ile tapu satışındaki değerleri arasında fahiş bir fark bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
    Bursa Bölge Adliye Mahkemesince, tapuda gösterilen satış bedeli ile rayiç bedel arasında fahiş fark bulunmadığı, davalı tarafça sunulan protokollerin davacı açısından hüküm ifade etmeyeceğinin açık olduğu, ancak taşınmaz devir işlemleri bu protokollerle birlikte değerlendirildiğinde dava konusu 296 ada 3 parselde bulunan taşınmazın esasen davalı ...'e ait olduğu, yapılan sözleşme gereği davalı borçlu şirkete verildiği, ancak sözleşmenin yerine getirilmemesi üzerine davalı ...'in taşınmazını geri aldığı, bu taşınmazın borçluyla ilgisinin olmadığı belirtilerek hükmün bu taşınmaz yönünden doğru olduğu belirtilmiş, dava konusu 928 ada 24 parseldeki taşınmazın ipotek alacaklısı dava dışı banka tarafından cebri icra yolu ile ihale sonucu devralındığı tespit edildiğinden bu taşınmaz yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, dava konusu 6463 ada 9 parselde bulunan taşınmazın ise esasen davalı borçlu şirkete ait olduğu, davalı ...'in bu taşınmazları davalı borçludan gerçek bir satın alma işlemiyle devralmadığı, davalı şirketten hem kendi taşınmazını geri alıp hem de davalı borçlu şirkete ait iki adet taşınmazı devralmasının haklı bir izahı bulunmadığı, davalı ...'in davalı şirkete verdiği 296 ada 3 parseldeki taşınmazına davalı borçlu şirket tarafından bankadan kredi çekilmesi sonucu ipotek koydurulması sebebiyle kendi taşınmazı yanında davalı borçlu şirkete ait taşınmazları da ipotek yükleriyle birlikte alarak zararını telafi etmeye çalıştığı, mutad dışı ödeme olarak nitelendirilebilecek bu durumun iptale tabi olduğu, yerel mahkemece bu taşınmazlarla ilgili yapılan değerlendirmenin yerinde olmadığı gerekçesiyle bu taşınmazla ilgili kararın kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
    İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
    İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahsın nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahsın, tasarrufa konu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerekir.
    Somut olayda, dava konusu 6463 Ada 9 Parselde bulunan 10 nolu taşınmaz 22/08/2016 tarihinde davalı borçlu şirket tarafından davalı 3.kişi ...’a devredilmiş, davalı ... tarafından ise yargılama sırasında 30/05/2017 tarihinde dava dışı ....’a devredilmiş, yine dava konusu 296 Ada 3 Parselde bulunan 7 nolu taşınmaz 22/08/2016 tarihinde davalı borçlu şirket tarafından davalı 3. kişi ...’a devredilmiş, davalı ... tarafından ise yargılama sırasında 29/05/2017 tarihinde dava dışı....’a devredilmiştir.
    Buna göre, mahkemece davacıdan; taşınmazların devredildiği dava dışı ... ve...’ı davaya dahil edip etmeyeceği yada İİK'nun 283/2 maddesine göre davasını bedele dönüştürüp dönüştürmediği sorulmamıştır.
    Bu durumda yapılacak iş, davacıdan dava dışı ... ve...’ı davaya dahil edip etmeyeceği yada İİK'nun 283/2 maddesine göre davasını bedele dönüştürüp dönüştürmediği sorularak, davaya dahili istenildiğinde, taraf teşkilini tamamlamak aksi durumda ise bedele dönüşme halinde davalıların İİK'nun 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptalini gerektirecek yakınlık, tanışıklık borçlunun mali durumunu bilme gibi unsurların varlığı değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
    2-İİK'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
    Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
    Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince; tapuda gösterilen satış bedeli ile rayiç bedel arasında fahiş fark bulunmadığı, davalı tarafça sunulan protokollerin davacı açısından hüküm ifade etmeyeceğinin açık olduğu, ancak taşınmaz devir işlemleri bu protokollerle birlikte değerlendirildiğinde dava konusu 296 ada 3 parselde bulunan taşınmazın esasen davalı ...'e ait olduğu, yapılan sözleşme gereği davalı borçlu şirkete verildiği, ancak sözleşmenin yerine getirilmemesi üzerine davalı ...'in taşınmazını geri aldığı, bu taşınmazın borçluyla ilgisinin olmadığı belirtilerek bu taşınmaz yönünden davanın reddine, dava konusu 6463 ada 9 parselde bulunan taşınmazın ise esasen davalı borçlu şirkete ait olduğu, davalı ...'in bu taşınmazları davalı borçludan gerçek bir satın alma işlemiyle devralmadığı, davalı şirketten hem kendi taşınmazını geri alıp hem de davalı borçlu şirkete ait iki adet taşınmazı devralmasının haklı bir izahı bulunmadığı, davalı ...'in davalı şirkete verdiği 296 ada 3 parseldeki taşınmazına davalı borçlu şirket tarafından bankadan kredi çekilmesi sonucu ipotek koydurulması sebebiyle kendi taşınmazı yanında davalı borçlu şirkete ait taşınmazları da ipotek yükleriyle birlikte alarak zararını telafi etmeye çalıştığı, mutad dışı ödeme olarak nitelendirilebilecek bu durumun iptale tabi olduğu gerekçesiyle bu taşınmazla ilgili davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
    İlk Derece Mahkemesince ve Bölge Adliye Mahkemesince; tapuda gösterilen satış bedeli ile rayiç bedel arasında fahiş fark bulunmadığı sonucuna, dava konusu taşınmazların üzerindeki ipotek borçlarının davalı 3.kişi ... tarafından ödendiği kabulüyle varıldığı anlaşılmış olup, dosya kapsamında taşınmazların üzerindeki ipotek borçlarının ... tarafından ödendiğine dair bir belge bulunmamaktadır. Dava konusu 296 Ada 3 Parsel 7 nolu taşınmaz ve 6463 Ada 9 Parsel 10 nolu taşınmaz üzerindeki ipoteklerin, taşınmazların dava dışı kişilere devredilmesinden sonra 22/12/2017 tarihinde fekkedildiği anlaşılmakta ise de, bu borçların kim tarafından ve ne kadar ödendiği tespit edilmediğinden öncelikle bu tespitin yapılarak bedel farkının varlığının buna göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca; davalı 3.kişi ...’ın İİK’nun 280/1.maddesi kapsamında davalı borçlu şirketin mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığının, davalıların İİK'nun 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptalini gerektirecek bir yakınlık, tanışıklık vs olup olmadığının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yalnızca davalılar arasında her zaman düzenlenmesi mümkün adi yazılı sözleşmeye istinaden dava konusu bir tasarruf yönünden davanın kabulü ile diğer tasarruf yönünden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    3-Kabule göre de; dava konusu taşınmazlardan, 928 Ada 24 Parselde bulunan 1 numaralı taşınmaz; üzerinde yer alan dava dışı Garanti Bankası lehine 08/05/2015 tarihli ipotek şerhine konu borcun ödenmemesi nedeniyle dava açıldıktan sonra ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibi neticesinde Bursa 11. İcra Müdürlüğü’nün 2017/5762 talimat sayılı dosyası üzerinden ihale yoluyla satılmıştır.
    Bu tür davalarda dava konusu mal borçlunun borcu nedeniyle davalı üçüncü kişinin elinden çıkmış ise üçüncü kişi cebri icra sonucu yapılan satıştan elinde artı bir para kalır ise o miktar ile sorumlu olur. Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesince; cebri satıştan sonra kalan para olmaması nedeniyle söz konusu bu taşınmaz yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru ise de; HMK’nun 333/1.maddesinde davanın konusuz kalması sebebiyle, davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderinin takdir edilmesi gerektiği belirtilmiş olup, sözü edilen bu taşınmaz yönünden davanın görülmesi için gerekli koşulların dava konusu olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, kısaca davanın haklılık durumu gereği gibi tartışılmadan karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    Bu halde, Bölge Adliye Mahkemesince bu taşınmaz yönünden tarafların haklılık durumları değerlendirilerek, yargılama gideri ve vekalet ücretinin haksız olan tarafa yükletilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1), (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA; Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalı ...'a geri verilmesine 30/05/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.












    Hemen Ara