Esas No: 2021/26400
Karar No: 2022/8032
Karar Tarihi: 01.06.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/26400 Esas 2022/8032 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/26400 E. , 2022/8032 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Hükmüne uyulan Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 22.11.2017 gün, 2015/8768 E- 2017/10876 K sayılı ilamında “... M.K. 605 ve devamı maddeleri uyarınca zorunlu hasım olan borçlunun en yakın mirasçıları mirası reddettiğinden terekesinin iflas hükümlerine göre tasfiyesini sağlamak üzere mahallin Sulh Hukuk Hakimine durum bildirilerek mirasın iflas hükümlerine göre tasfiyesi sağlanması , anılan mahkemece mirası reddedilen borçlu terekesi için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci huzuru ile davaya devam olunması, açıklanan yöntemle ölü borçlunun davada temsili sağlanarak husumet sorununun çözümlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği" gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Dinar Sulh Hukuk Mahkemesinde terekenin tasfiyesi davası açıldığı, mahkemece İflas hük göre tasfiyesine karar verildiği, Dinar Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürü tereke tasfiye memuru olarak atanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın davalı ... yönünden kabulü ile İİK 283/2 maddesi uyarınca takip konusu alacakla sınırlı olmak üzere 24.165,00 TL'nin davalı ...'dan alınarak davacıya verilmesine, davanın davalı ... yönünden kötü niyeti ispatlanamadığından reddine, davanın davalılar ..., ... ve ... yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent haricindeki sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava İİK 277 ve devamına dayalı olarak açılmış tasarrufun iptali davasıdır.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
Doğrudan doğruya borçludan değil de, borçlunun sattığı şahıstan mal iktisap edenler hakkında iptal kararı verilebilmesi; ancak kötü niyetli olduklarının kanıtlanması halinde mümkündür. Kötüniyetten maksat, borçlunun durumunun satın alan tarafından bilinmesi veya bilinebilecek durumda olmasıdır. Kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğü ise davacı alacaklıya düşer. Kötüniyetin kanıtlanamaması halinde dava İİK'nun 283/2. maddesine göre bedele dönüşür.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3.kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda; daavacıya borçlu bulunan muris ... adına kayıtlı ..... Mah, .... ada , 53 ve 58 parsel 21.01.2013 tarihinde davalı borçlunun kızı olan davalı ...’a, ... tarafından da 06.12.2013 tarihinde davalı ...’e devredilmiştir.
Davalı ... davalı 4. kişi olup, tasarrufun iptali ancak kötü niyetli olduğunun ispatlanması ile mümkündür.
Davalı ..., davalı borçlu ile aralarında hayvan ticareti ile ilgili iş ilişkisi bulunduğunu, davalı borçludan alacaklı olduğunu, alacağına mahsuben söz konusu gayrımenkulün borçludan satın alındığını açıkça beyan etmiştir. Bu durumda davalı ...’in İİK 280/1 hükmüne göre davalı borçlunun durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğu, davalılar arasındaki tasarrufun iptale tabi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece davalı ... yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 01/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.