Esas No: 2018/2468
Karar No: 2020/4806
Karar Tarihi: 16.06.2020
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2018/2468 Esas 2020/4806 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 3624 sayılı KOSGEB Kuruluş Kanununa göre davalının yapmış olduğu arsa satışlarından kaynaklı alacaklı olduğunu belirterek 31.05.2018 tarihinde ödenmesi gereken 10.414,28 TL ile 31.10.2013 tarihinde ödenmesi gereken 10.414,28 TL alacağının bu tarihlerden itibaren işleyecek gecikme zammı ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının alacağının 18.828,55 TL olduğunu, bu miktar üzerinden davayı kabul ettiğini belirtmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 9.414,27 TL’nin 01.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek gecikme zammı ile 9.414,27 TL’nin 01.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek gecikme zammı ile olmak üzere toplam 18.828,54 TL’nin işleyecek gecikme zammı ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 2009/19-109 esas ve 2009/123 karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 esas 1992-4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 6100 sayılı HMK"nın 297. maddesinde; hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsayacağı, hükmün sonuç kısmında ise, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerektiği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, tefhim edilen kısa kararda; “ Davanın kabulü ile, 20.825,55 TL"nin (hüküm altına alınan miktarın 18.828,55 TL"si üzerinden amme alacaklarına uygulatılacak faiz işletilmesi kaydıyla) dava tarihi olan 08/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek amme alacaklarına uygulanacak faizle davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, davalı tarafından dava açıldıktan sonra yapılan 28.119,31 TL"nin alacaktan mahsubuna,” karar verilmiş, gerekçeli kararın gerekçe kısmında ise; “ Kısa hükümde her ne kadar davanın kabulüne karar verilerek 20.825,55 TL üzerinden karar verilmiş ise de talebe göre davalının 31.05.2013 tarihinde 9.414,27 TL, 31.10.2013 tarihinde 9.414,27 TL ödeme yapması gerektiği tespit edildiğinden bu miktarlar üzerinden davanın kabulü ile ödeme tarihlerinden itibaren gecikme zammı uygulanmasına karar verilmesi gerektiği belirtilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. Bu husus, az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm fıkrasının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup, mahkemece, 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ile gerekçeli karar ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi için usul ve yasaya aykırı olan hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,16/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.