Esas No: 2015/655
Karar No: 2015/432
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/655 Esas 2015/432 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... Asliye Ceza
Karşılıksız yararlanma suçundan sanığın beraatine ilişkin, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince ... gün ve ... sayı ile;
"6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi gereğince katılan kurumun zararını gidermesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, sanığa yapılan ödeme ihtarında miktar belirtilmediğinin, dosya içerisinde bulunan bilirkişi raporunda, vergisiz ve cezasız normal kullanım bedelinin 28,08 Lira olarak bildirildiğinin anlaşılması karşısında; sanığa, "bilirkişinin hesapladığı 28,08 lira olan katılan kurum zararını gidermesi durumunda, 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine" ilişkin bildirimde bulunularak ve ödemesi için makul bir süre verilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise ... gün ve ... sayı ile;
"6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi ‘...yasa değişikliği sebebi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının veya özel dairelerinde bulunan yasa kapsamına giren dosyaların hüküm mahkemelerine iadesini’ geçici 2. maddesi ise ‘...abonelik esasına göre yararlanabilen elektrik, su ve doğalgazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısı ile bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibari ile hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde zararı tamamen tazmin etmesi halinde hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçları ile ortadan kalkar.’ hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere anılan kanunun geçici 2. maddesinin 2. fıkrasında yer alan düzenleme ile kanunun tanıdığı bu haktan yararlanma süreye tabi tutulmuş olup bu süre, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 aylık bir süredir ve bu süre 07.01.2013 tarihinde sona ermiştir. Bir başka anlatımla tanınan bu 6 aylık sürenin geçmesi ile birlikte uygulanma olanağı da ortadan kalkmıştır.
Ceza hukukunda suç yaratan normların çok açık ve net olmaları keyfi yorumlara yol açmamaları gereği ‘yasallık ilkesinin’ bir sonucudur. Genel olarak yorum bir normun anlamını bulmaya ve açıklamaya yönelik zihinsel bir faaliyettir. Ne var ki 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenleme o kadar açıktır ki, ister 1. fıkra ile birlikte ister tek başına değerlendirilsin öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra hükmün uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Yargıtay bozma ilamında ki bozma gerekçesinin kabulü halinde uygulanması süre ile sınırlanan bu hükmün teorik olarak sonsuza kadar uygulanması gerekir ki yasa koyucunun muradının bu olmadığı ortadadır. Eğer öyle olsa idi bu haktan yararlanmayı 6 aylık bir süre ile sınırlandırmazdı.
Somut olayımıza baktığımızda hüküm tarihi itibari ile 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenleme yürürlüğe girmiş ve hüküm tarihi itibari ile 6 aylık süre dolmuştur. Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren ve sanık ve herkes tarafından bilinmesi gerektiği genel olarak kabul edilen bir husustur. Ne 6352 sayılı Kanun ile değişik TCK"nun 163/3. maddesinde ne 168/5. maddesinde ne de 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesinde bildirimde bulunulacağına dair bir düzenleme vardır. Bu nedenle ‘bildirimde bulunmadın’ eleştirisi yasaya uygun bir eleştiri değildir. Anılan kanunun geçici 2. maddesinden yararlanmayan sanığa ayrıca ve yasal dayanaktan yoksun bir şekilde makul bir süre tanınarak zarar giderimi konusunda bildirimde bulunulması görüşü mahkememizce mevcut yasal düzenlemeye aykırı bulunduğundan, ayrıca bu şekildeki uygulanmanın yasalara uymama konusunda esneklik yaratılacağı değerlendirildiğinden önceki hükümde direnilmesine karar vermek gerekmiştir" gerekçesiyle direnerek sanığın önceki hükümdeki gibi beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ... gün ve ... sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçeyle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; karşılıksız yararlanma suçundan sanığa, katılan kurumun zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunularak hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının tespitine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle yerel mahkeme direnme kararının “yeni hüküm” niteliğinde olup olmadığı hususunun önsorun olarak ele alınması gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay"ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İnceleme konusu dosyada; sanığın beraatine ilişkin yerel mahkemece verilen hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanığa katılan kurum zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi uyarınca hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunularak hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulduğu, bozmadan sonra yapılan yargılamada yerel mahkemece "6352 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi ‘...yasa değişikliği sebebi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının veya özel dairelerinde bulunan yasa kapsamına giren dosyaların hüküm mahkemelerine iadesini’ geçici 2. maddesi ise ‘...abonelik esasına göre yararlanabilen elektrik, su ve doğalgazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısı ile bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibari ile hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde zararı tamamen tazmin etmesi halinde hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçları ile ortadan kalkar.’ hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere anılan kanunun geçici 2. maddesinin 2. fıkrasında yer alan düzenleme ile kanunun tanıdığı bu haktan yararlanma süreye tabi tutulmuş olup bu süre, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 aylık bir süredir ve bu süre 07.01.2013 tarihinde sona ermiştir. Bir başka anlatımla tanınan bu 6 aylık sürenin geçmesi ile birlikte uygulanma olanağı da ortadan kalkmıştır.
Ceza hukukunda suç yaratan normların çok açık ve net olmaları keyfi yorumlara yol açmamaları gereği ‘yasallık ilkesinin’ bir sonucudur. Genel olarak yorum bir normun anlamını bulmaya ve açıklamaya yönelik zihinsel bir faaliyettir. Ne var ki 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenleme o kadar açıktır ki, ister 1. fıkra ile birlikte ister tek başına değerlendirilsin öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra hükmün uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Yargıtay bozma ilamında ki bozma gerekçesinin kabulü halinde uygulanması süre ile sınırlanan bu hükmün teorik olarak sonsuza kadar uygulanması gerekir ki yasa koyucunun muradının bu olmadığı ortadadır. Eğer öyle olsa idi bu haktan yararlanmayı 6 aylık bir süre ile sınırlandırmazdı.
Somut olayımıza baktığımızda hüküm tarihi itibari ile 6352 sayılı Kanunun geçici 2. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenleme yürürlüğe girmiş ve hüküm tarihi itibari ile 6 aylık süre dolmuştur. Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren ve sanık ve herkes tarafından bilinmesi gerektiği genel olarak kabul edilen bir husustur. Ne 6352 sayılı Kanun ile değişik TCK"nun 163/3. maddesinde ne 168/5. maddesinde ne de 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesinde bildirimde bulunulacağına dair bir düzenleme vardır. Bu nedenle ‘bildirimde bulunmadın’ eleştirisi yasaya uygun bir eleştiri değildir. Anılan kanunun geçici 2. maddesinden yararlanmayan sanığa ayrıca ve yasal dayanaktan yoksun bir şekilde makul bir süre tanınarak zarar giderimi konusunda bildirimde bulunulması görüşü mahkememizce mevcut yasal düzenlemeye aykırı bulunduğundan, ayrıca bu şekildeki uygulanmanın yasalara uymama konusunda esneklik yaratılacağı değerlendirildiğinden önceki hükümde direnilmesine karar vermek gerekmiştir" şeklindeki önceki hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçeyle direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçeyle hüküm kurulmuş olması nedeniyle yeni hüküm niteliğindedir. Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçelerin doğrudan ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün görülmediğinden, hükmün Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde bulunduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı karar direnme niteliğinde bulunmayıp yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.12.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.