Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/26629 Esas 2022/8672 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/26629
Karar No: 2022/8672
Karar Tarihi: 13.06.2022

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/26629 Esas 2022/8672 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2021/26629 E.  ,  2022/8672 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : Uşak 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki taşınmaz mülkiyetinin tespiti ve tescili istemine ilişkin davanın yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili; ... Grubu Şirketleri adı altında birçok şirketin bulunduğunu, bu şirketlerin davalılardan ... adına olmasına rağmen vergi daireleri ve denetim elemanları tarafından yapılan araştırmalarda çoğunun kağıt üzerinde ...'in yanında çalışan kişiler üzerine kayıtlı olduğunun tespit edildiğini, bu şirketlerin yüklü miktarda vergi borcu olduğunu, ...’in gerçekte kendisine ait olan mal varlıklarını yanında çalışan adamları üzerine tescil ettirdiğini veya kendi adına olan mal varlıklarını muvazaalı olarak başka şahıslar adına tescil ettirerek vergi ödemekten kaçtığını, ...'in yetkilisi, ortağı veya bir şekilde sahibi olduğu ... Grubu Şirketleri'nden Uşak ilinde faaliyet gösteren ve Uşak Vergi Dairesi mükellefi olan ... Boya Baskı ... Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti., ... .... Boya Baskı Tekstil San. ve Tic. A.Ş, ... Tekstil San. ve Tic. A.Ş, Kasarteks Boya Baskı ... ve Tekstil San. Ev. Tic. A.Ş., ... Tekstil San. ve Tic. A.Ş., ..... Tekstil İplik San. ve Tic. Ltd. Şti isimli şirketler ile şahsi mükellefiyet kayıtları olan davalılardan ... ve ...'in vergi borçlarının vadesinin geçtiğini ve muaccel hale gelen milyonları aşan vergi borçlarının bulunduğunu, anılan davalılar ve şirketler hakkında 6183 sayılı Kanun kapsamında icra takiplerinin başladığı ve icra takiplerinin kesinleştiğini, idare tarafından yapılan mal varlığı araştırmasında davaya konu taşınmazların tapuda davalılardan ... adına kayıtlı olduğunun tespit edildiğini, bu taşınmazların Uşak 2. İcra Müdürlüğü'nün ilgili icra dosyalarında yapılan cebri satışlar neticesinde davalı ... tarafından satın alındığını, bu satışların resmi olarak gözüktüğünü ancak satışların muvazaalı olarak yapıldığını, davalılardan ...'ın diğer davalı ...’in emir ve talimatıyla hareket ettiğinin ceza davasındaki belgelerle ispatlandığını, açıklanan nedenlerle davaya konu taşınmazların 3. şahıslara devirlerin önlenmesi açısından Uşak İli, Merkez, .... Mahallesi .... ada 18-19-23 parsel ve Uşak İli, Merkez, Bozkuş Köyü 135 ada 51 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtları üzerine ihtiyat-ı tedbir ile alacaklı kamu kurumu Uşak Vergi Dairesi Müdürlüğü adına ihtiyat-ı haciz konulmasını, davanın kabulü ile davalı ... adına kayıtlı olan Uşak ili, Merkez, Uşak İli, Merkez, ..... Mahallesi .... ada 18-19-23 parsel ve Uşak İli, Merkez, ..... Köyü .... ada 51 parsel sayılı taşınmazların davalı ...'e ait mal varlıkları olduğunun tespitine ve tapu kayıtlarına amme alacaklısı kurum olan Uşak Vergi Dairesi Müdürlüğü lehine ihtiyat-ı haciz şerhli olarak tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... vekili; davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Davalı ...’in yargılama sırasında 18/08/2016 tarihinde vefat etmesi nedeniyle mirasçısı ve tereke temsilcisi ... davaya dahil edilmiştir. Dahili davalı ... davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    İlk derece mahkemesince; davanın 6183 sayılı Kanunun 24. vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali davası olmadığı, muvazaanın tespiti niteliğinde olduğu gerekçesiyle hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
    Hükme karşı davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince; davacının eda davası niteliğindeki muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali davası açması gerekirken eldeki tespit davasını açmasında hukuki yarar olmadığı, taşınmazların 2004, 2005 ve 2007 yıllarında davalı ... tarafından satın alındığı, dosyaya sunulan 10/04/2018 tarihli bilirkişi raporu ile müteveffa davalı ...'e ait vergi borçlarının 2004, 2005 ve 2007 yıllarına ait olduğu belirlendiğinden davacı idarenin işbu tespit davasını açabilmesi için gerekli güncel bir menfaatinin de mevcut olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, 6098 sayılı TBK’nın 19. maddesine (BK 18) dayalı olarak açılan nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaa nedeniyle satış işleminin iptali istemine ilişkindir.
    Uygulamada borçlunun, gerçekte kendi adına satın almak üzere bedelini ödediği bir taşınmazı (veya bir aracı) alacaklılarından kaçırmak amacı ile yakını adına tescil ettirmiş olması halinde, tasarrufun (hukuki işlem) dışarıdan üçüncü kişiler arasında yapılmış görünmesine rağmen, gerçekte bedeli borçlunun mal varlığından çıkmış fakat karşılığı borçlunun arkasına gizlendiği kişinin mal varlığına girmiştir. Namı müstear (inançlı işlem) ile gizlenmiş muvazaalı işlemler hakkında iptal davaları açılabileceği Yargıtay uygulamaları ile kararlılık kazanmıştır. (Yargıtay HGK'nın 12/10/2001 gün ve 2001/2-515 E., 605 K sayılı; 17. Hukuk Dairesinin 20/06/2011 gün ve 2010/11090 E.-2011/6367 K. sayılı kararları).
    Davacı vekili, dava dilekçesinde davalı ... adına kayıtlı olan davaya konu dört taşınmazın davalı ...'e ait mal varlıkları olduğunun tespitine ve tapu kayıtlarına amme alacaklısı kurum olan Uşak Vergi Dairesi Müdürlüğü lehine ihtiyat-ı haciz şerhli olarak tesciline karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 19/06/2018 tarihli celsesinde ara karar ile davacı vekiline talep sonucunu açıklamak üzere iki haftalık süre verilmesine karar verilmiş, davacı vekili 29/06/2018 tarihli beyanı ile talep sonucunu açıklamış, talebin açıklanmasına ilişkin bu dilekçede davalı ... adına kayıtlı olan davaya konu dört taşınmazın esasen davalı ...'e ait malvarlıkları olduğunun tespitine ve tapu kayıtlarına amme alacaklısı kurum olan Uşak Vergi Dairesi Müdürlüğü lehine ihtiyati haciz şerhli olarak tesciline, Uşak Vergi Dairesi'nin bu taşınmazlar üzerinde cebri icra, haciz ve satış işlemleri yapabilme konusunda yetkili kılınmasına karar verilmesi talep edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre davanın TBK’nın 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu anlaşılmaktadır.
    Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. 6183 sayılı Kanunun 24.maddesi ile paralel olan İİK'nin 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılırken, muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. 6183 sayılı Kanunun 24. ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.
    Öte yandan kural olarak cebri icra yolu ile yapılan satışlar hakkında tasarrufun iptali veya muvazaa sebebiyle iptal davası açılamaz ise de, alacaklısından mal kaçırmak amacıyla alacak-borç ilişkisi yaratılan durumlar ile ihale alıcısı ile ilgili nam-ı müstear iddialarının bulunduğu durumlarda anılan davaların açılması mümkündür.
    Somut olayda ilk derece mahkemesince; davanın 6183 sayılı Kanunun 24. vd. maddelerine dayalı bir tasarrufun iptali davası olmadığı, muvazaanın tespiti niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; davacının eda davası niteliğindeki muvazaa iddiasına dayalı tasarrufun iptali davası açması gerekirken eldeki tespit davasını açmasında hukuki yarar olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmişse de; varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
    Dosya kapsamına göre, davalı ...'in ve yetkilisi, ortağı veya bir şekilde sahibi olduğu ... Grubu Şirketleri'nin vergi borcu bulunduğu, söz konusu vergi borcunun ödenmemesi amacıyla gerçekte davalı ...’e ait olup, tapu kayıtlarında anılan şirketlerin maliki olduğu taşınmazların, Uşak 2. İcra Müdürlüğü'nün ilgili icra dosyalarında yapılan cebri satışlar neticesinde davalı ... tarafından satın alındığı iddia edilmektedir. Davacı söz konusu satış işlemlerinin nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaaya dayalı olduğunu, davalı ...’ın, diğer davalı ...’in emir ve talimatıyla hareket ettiğini iddia etmektedir. Mahkemece işin esasına girilerek, söz konusu satış işlemlerinin nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaa kapsamında olup olmadığı, davalı ... ile diğer davalı ... arasındaki ilişki araştırılarak, davalıların sanık olarak yargılandığı ceza davası dosyası da incelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
    Şu durumda; ilk derece mahkemesince davanın TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi, davacının iddialarının araştırılması ve nam-ı müstear ile gizlenmiş muvazaalı işlem durumunun olup olmadığı hususunun somut olaya göre değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 13/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.










    Hemen Ara