Esas No: 2021/18246
Karar No: 2022/8590
Karar Tarihi: 13.06.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/18246 Esas 2022/8590 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/18246 E. , 2022/8590 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki haksız el koyma nedeniyle maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne dair verilen direnme kararının süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine 6763 sayılı Kanunun 45. maddesi ile 6100 sayılı HMK’ na eklenen geçici 4/1. maddesi gereği temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
K A R A R
Davacı vekili asıl davada; davacıya ait ....plaka sayılı araca kaçakçılık suçunda kullanıldığı iddiasıyla el konulduğunu, aracın teminatla iadesine karar verilmesine ve teminatı yatırmasına rağmen aracının teslim alınabilmesi için içerisindeki yakıtın boşaltılması gerektiğini, bu nedenle araç içerisinde bulunan yükün yükleme yeri olan Mersin’e sevkine karar verildiğini, aracın yükleme yerine getirilmesinden sonra yakıtın standarda uygun olmaması nedeniyle tanklara alınamadığını ve aracın Mersin Ataş Rafineri Gümrük Müdürlüğünde antrepo sahasına çekilerek dava sonuçlanıncaya kadar iade edilmeyeceğinin bildirildiğini ve davacıya teslim edilmediğini belirterek araçtaki değer kaybı ve yoksun kaldığı kazanç kaybının tahsili isteminde bulunmuştur. Bu dava ile birleşen Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/470 esas sayılı dosyasında; asıl davada bozma kararı üzerine alınan ek raporda müvekkilinin zararının hesap edildiğini, dava değerinin ıslah edildiğini ancak Yargıtay kararında bozma ilamından sonra ıslah yapılamayacağı belirtilerek kararın tekrar bozulduğunu belirterek asıl davada hesaplanan tutarın bozma sonrası ıslah nedeniyle talep edilemeyen kısmına ilişkin tazminat isteminde bulunmuştur. Bu davalarla birleşen Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/358 esas sayılı dosyasında ise; davacının 10/01/2005 - 12/10/2010 tarihleri arası zararının hesaplatılıp hüküm altına alındığını ancak dava konusu aracın 11/08/2014 tarihinde teslim edildiğini, ilk davanın açılış tarihinden sonraki gün olan 13/10/2010 tarihinden itibaren aracın fiili teslim tarihi olan 11/08/2014 tarihine kadar olan kazanç kaybına ilişkin maddi zararının da hesaplanarak haksız el koyma tarihi olan 10/01/2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur.
Davalı idare vekili, idarece yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek, açılan asıl ve birleşen davaların reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, daha önceki kararlar yönünden yapılan inceleme sonucu verilen bozma ilamlarına uyularak verilen son kararında, davacının Borçlar Kanunu’nun 44. maddesi kapsamında aracında taşıdığı akaryakıtın mahiyeti, yasal prosedüre uygun elde edilip edilmediği hususlarında gerekli araştırmayı yapmaması, şüpheye sebebiyet vermiş olması nedeniyle araca ve içerisindeki akaryakıta el konulmasında kısmen de olsa bölüşük kusurunun bulunduğu gerekçesiyle hesaplanan tazminattan %40 oranında indirim yapılarak, kısmen kabul kararı verilmiş; kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine de Dairemizin 16/06/2020 gün, 2019/3258 esas ve 2020/1952 karar sayılı ilamıyla; dosya kapsamından asıl ve birleşen Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/470 esas sayılı davasının daha önce Dairemiz bozmalarına konu yapıldığı, birleşen son davanın ise daha önce Dairemizin temyiz incelemesinden geçmediği, dava konusu araca 10/01/2005 tarihinde el konulduğu, davacı tarafından 08/08/2016 tarihinde bu davanın açıldığı ve üzerinden 9 yıl geçmiş olduğu, eldeki davada geçen süre de gözetildiğinde davacının makul sürede dava konusu araç yerine yenisini alıp faaliyetini sürdürmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle birleşen Birleşen Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/358 easas sayılı dosyası yönünden davanın tümden reddine karar verilmek üzere bozma kararı verilmiştir. Mahkemece, birleşen Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/358 esas sayılı dosyası yönünden direnme kararı verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan yerinde görülmeyen temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 4/1. maddesi gereği yapılan incelemede; davacıya ait araca akaryakıt kaçakçılığında kullanıldığı iddiasıyla el konulduğu, açılan kamu davasında Silopi Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/77 esas ve 2008/274 karar sayılı ilamıyla dava dışı sanık Ahmet Saran'ın delil yetersizliğinden beraatine karar verildiği, hükmün temyiz edilmesi üzerine de Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 15/03/2012 gün ve 2010/6889-2021/5149 sayılı ilamıyla kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına ve dava konusu nakil vasıtası aracın iadesine karar verildiği, sonrasında davacı vekilince temyize konu asıl ve birleşen davaların açıldığı, mahkemece verilen kararların temyiz edilmesi üzerine de Dairemizce yukarıda özetlenen şekilde bozma kararları verildiği anlaşılmıştır.
Dava, haksız el koyma nedeniyle tazminat istemine ilişkin olup davacının mülkiyet hakkına müdahale ederek aracı üzerinde kullanmasını sınırlandıran tedbirin uygulanmasının Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine göre ölçülü olması gerekir. Tedbirin ölçülü olabilmesi için bu tedbirin öngörülen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olması ve bu tedbirin uygulanması dışında aynı amacı gerçekleştirmeye yarar daha elverişli başka bir aracın da bulunmaması gerekmektedir. Suçla mücadele alanında hangi tedbirlerin gerekli olup olmadığının değerlendirilmesi öncelikli olarak ilgili kamu makamlarının yetkisindedir. Bu alanda ne gibi tedbirlerin alınması gerektiği hakkında sorumlu ve yetkili merciler daha isabetli karar verebilecek konumdadır. Bu nedenle hangi tedbirin uygulanacağının belirlenmesi hususunda idarelerin belli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadır. Ne var ki seçilen aracın gerekliliğine ilişkin olarak idarelerin sahip olduğu takdir yetkisi sınırsız değildir. (Anayasa Mahkemesi,Hanife Ensaroğlu, B. No: 2014/14195, 20/9/2017)
Somut davada, davacıya ait araca suç şüphesi üzerine el konulmuş ise de ceza yargılaması sırasında aracın 10.814,00 TL teminat karşılığı davacıya iadesine karar verilmiş, teminatın ödenmiş, ancak aracın teslim alınabilmesi için içerisindeki yakıtın boşaltılması amacıyla araç içerisinde bulunan yükün yükleme yerine iadesi istenilmiş, mahkemece yükleme yerine sevkine karar verilmiş ancak gümrük müdürlüğünce araçtaki eşya bozuk olduğundan antrepo tanklarına boşaltılamayacağı gerekçesiyle araçla birlikte alıkonulmuştur. Devam eden ceza yargılaması sonucunda ise aracın iadesine dair verilen karar kesinleşmesine rağmen araç süresinde davacıya iade edilmediği gibi ancak temyiz incelemesi sırasında Dairemizin bu hususu da bozma sebebi yapması üzerine iade gerçekleşmiştir. Bu durumda, ortada tedbirin devamını gerektirir makul ve haklı bir gerekçe de bulunmadığı hâlde el koyma tedbirinin fiilî olarak uygulanmasına devam edilmesi suretiyle mülkiyetin kısıtlanma süresinin uzamasına neden olunması tedbirin ölçülü olmadığını göstermektedir. Tedbirin uygulanmasında meşru bir amacın mevcut olduğu ve bu alanda kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisinin de bulunduğu kabul edilmekle birlikte somut olay bağlamında davacının mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle davacıya aşırı ve orantısız bir külfet yüklendiği, davacının bölüşük kusurunun ise ancak tazminattan indirim sebebi olabileceği değerlendirilmiştir. Açıklanan nedenlerle mahkemenin direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, Dairemizin bozma kararı kaldırılarak temyiz incelemesine geçilmiştir.
Birleşen davaya ait dava dilekçesinde davacı vekili; dava konusu aracın 11/08/2014 tarihinde teslim edildiğini belirterek, birleşen bu ek dava ile önceki davanın açılış tarihinden sonra 13/10/2010 tarihinden itibaren aracın fiili teslim tarihi olan 11/08/2014 tarihine kadar olan kazanç kaybına ilişkin maddi zararının tazmini isteminde bulunmuştur. Davaya konu aracın, bu dönemlere ait gelir kaybına yönelik hesaplama, belirtilen zaman aralığı için yapılacak olup her ay için belirlenen gelir kaybına o aydan itibaren faiz yürütülmesi gerekirken el koyma tarihinden itibaren faize hükmedilmesi usul ve yasaya uygun olmamıştır. Kararın açıklanan bu nedenle değişik gerekçeyle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 4/1. maddesi gereği direnme kararının usul ve yasaya uygun olması nedeniyle Dairemizin 16/06/2020 gün, 2019/3258 esas ve 2020/1952 karar sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA, kararın açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 13/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.