Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/15767 Esas 2022/8719 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/15767
Karar No: 2022/8719
Karar Tarihi: 14.06.2022

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/15767 Esas 2022/8719 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2021/15767 E.  ,  2022/8719 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki sigorta tahkim davasında İtiraz Hakem Heyetince verilen kararın taraf vekilleri tarafından süresi içinde temyizi istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    K A R A R
    Davacı vekili, 20/05/2017 tarihinde davalı ... şirketi nezdinde sigortalı olan araç ile davacının yolcu olarak bulunduğu aracın karıştığı trafik kazasında, davacının yaralandığını ve malul kaldığını belirterek sürekli işgöremezlik tazminatının temerrüt tarihinden faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı davanın reddini savunmuştur.
    Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince başvurunun kabulüne 107.455,00 TL tazminatın yasal faizi ile davalıdan tahsiline davacıya verilmesine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince itiraz edilmiştir. İtiraz Hakem Heyetince itirazın reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
    1-Davacı vekilinin Uyuşmazlık Hakem Kararına karşı itirazda bulunmadığı, İtiraz Hakem Heyetince de yeni bir karar verilmediği, davalı tarafın itirazlarının reddedildiği anlaşıldığından, temyiz yoluna başvurmakta hukuki yararı bulunmayan davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-CMK'nun 253/17. bendinde; "Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder.” hükmü CMK'nun 253/19. bendinde ise "... uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi,9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır." hükmü yer almakta olup, buna göre uzlaşmanın sağlanması halinde soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır.
    6098 sayılı TBK’nın 166. maddesinin 3. fıkrası hükmüne göre; “Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.” İbranin diğer müteselsil borçlulara etkisine ilişkin bu özel hükümle alacaklının sadece bir borçluyu ibra etmesi üzerine, ibra ettiği borçlunun iç ilişkideki payı kadar, diğer borçlulara karşı da alacak hakkını kaybedeceği hükme bağlanmıştır.
    20/05/2017 tarihinde çift taraflı trafik kazası gerçekleştiği, kazaya karışan araçlardan birinde yolcu olan davacının yaralandığı dosya kapsamıyla sabittir. Olaya ilişkin olarak açılan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/89042 sayılı soruşturma dosyasında, savcılık tarafından, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 253 üncü maddesi kapsamında, uzlaştırma faaliyetlerinde bulunulmuş, kazadaki yaralanma nedeniyle 15/11/2017 tarihli uzlaştırma teklif formu düzenlenmiştir. Davacı tarafından uzlaşma teklifinin kabulü edildiği, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından uzlaşma sağlandığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
    Şu halde davacının maddi ve manevi tazminat talebi olmaksızın dava dışı sürücü ile uzlaşmış olması, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan uzlaşmanın usulüne uygun olması, uzlaşmanın anlam ve sonuçlarının uzlaşma teklif formu ile usulünce davacıya açıklanması, davacının da bunu okuyup imzalayarak kabul etmesi, karşısında davalı ... şirketi hakkında tazminat davası açamayacağı gözetilmeksizin açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davacının başvurusunun kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    3-Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülememiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz yoluna başvurmakta hukuki yararı bulunmadığından temyiz dilekçesinin reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin sair temyiz itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya ve davacıya geri verilmesine 14/06/2022 gününde oyçokluğuyla karar verilmiştir.

    KARŞI OY

    Sayın Çoğunluk ile görüş ayrılığı, ceza soruşturması sırasında edimsiz uzlaşma halinde başvuran tarafından ayrıca maddi tazminat istenip istenmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
    Yargıtay (Kapatılan) 21 Hukuk Dairesinin 2015/13528 Esas, 2016/6953 Karar sayılı ve 19/04/2016 günlü ilamında Karşı Oy da belirtildiği ve daha sonra 21 Hukuk Dairesinin 2016/16146 Easas ,2018/ 3263 Karar sayılı ve 03/04/2018 tarihli ilamında işaret eden Tarafımızca da benimsenen görüşe göre'' 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, bazı suç tipleri için mağdur ile şüphelinin uzlaşması ile mağdurun zararlarının giderilmesi karşılığında suç faili lehine hükümler getirilmiştir. Trafik kazası bazı hallerde taksirle yaralama suçunu oluşturabilir. Taksirle yaralama suçu, Türk Ceza Kanununun 89. maddesinde düzenlenmiştir. Taksirle yaralamaya neden olma suçu, şikayete bağlı olsun veya olmasın uzlaşma hükümlerine tabidir. Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan uzlaşma hükümleri (253., 254., 255. maddeler), aynı zamanda taksirle yaralama suçunun oluşması durumunda tazminat hukuku bakımından sonuçlar doğurucu niteliktedir. Uzlaşmanın sağlanması halinde yukarıda belirtilen uzlaşma hükümlerine göre, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz, açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Ancak bu sonucun doğması için, mağdur taraf maddi ve manevi tazmin borcunun miktarını belirlemiş ve şüpheli ya da sanık da bu miktara razı olarak belirlenen borcu ödemiş olmalıdır. Türk Borçlar Kanununun 28 ile 30,36,37 maddelerinde düzenlenen yanılma, yanıltma, aldatma, korkutma, bilgisizlik deneyimsizlik parasal yönde sıkıntı içinde olma gibi iradeyi sakatlayan haller olmamalıdır. Bu halde, tazmin borcunun uzlaşma ile belirlenmesi ve belirlenen para borcunun ödenmesi, uzlaşmaya taraf olan şüpheli ya da sanık yönünden doğrudan kendi eyleminin sonucu olan borcun ifası anlamına gelecektir''. Başka bir ifadeyle, uzlaşmanını geçerli olması için mağdurun iradesini sakatlayan hiç bir hal olmamalı ve uzlaşmanın sonuçları hakkında mağdur aydınlatılmalıdır.
    Kaldı ki, Karayolları Trafik Kanunu 111. maddesi '' Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup yetersiz ve fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir '' düzenlemesini içermektedir. Düzenleme ile trafik kazaları sonucu meydana gelen zararlar yönünden özel bir düzenleme getirilmiştir. Zarar veren ile yapılan yetersiz veya fahiş olduğu anlaşılan anlaşmaların geçersizliği iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde ileri sürülebilir. Bu halde Türk Borçlar Kanununda düzenlenen irade sakatlığı hallerini aramaya dahi gerek yoktur.
    Bu nedenlerle iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde başvurulması halinde başvuranın talebinin incelenmesi gerektiğini düşündüğümden Sayın Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.









    Hemen Ara