Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/13625 Esas 2022/8912 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/13625
Karar No: 2022/8912
Karar Tarihi: 16.06.2022

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/13625 Esas 2022/8912 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2021/13625 E.  ,  2022/8912 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki sigorta tahkim davasının Uyuşmazlık Hakem Heyetince yapılan yargılaması sonunda başvurunun kısmen kabulüne dair verilen kararın davacı vekili ile davalılar vekillerinin başvurusu üzerine yapılan itiraz incelemesinde İtiraz Hakem Heyetince itirazların reddine dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili ile davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili, 06/06/2017 günü davacının yolcu olduğu trafik sigortasız araç ile davalıya trafik sigortalı (...) aracın çarpışması ile meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 40.000,00 TL daimi iş göremezlik, 472,00 TL rapor ücretinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş; 06.10.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 66.974,07 TL’ye yükseltmiştir.
    Davalılar vekilleri, başvurunun reddini savunmuştur.
    Uyuşmazlık Hakem Heyetince, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; başvurunun kısmen kabulü ile 49.701,64 TL tazminatın davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline, alacağa 18/02/20020 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, kabul edilen alacağa ...açısından 31/03/2020 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, kabul edilen alacağa ... açısından 30/03/2020 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş; karara, davacı vekili ile davalılar vekilleri tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz Hakem Heyetince; itirazların reddine karar verilmiş; itirazların reddine dair karar, davacı vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekili ile davalılar vekillerinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelemesinde;
    a) Dava, 6098 sayılı TBK 54. maddesi (Borçlar Kanunu'nun 46.maddesi) gereğince çalışma gücü kaybı nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı taraf, davacının davaya konu kazada yaralanıp daimi maluliyete uğradığı iddiası ile maddi tazminat isteminde bulunmuş; Hakem Heyetince, davacının 18 yaşını doldurduğu tarihten itibaren daimi maluliyetin hesaplanmasında dair oluşturulan ara karar gereğince alınan hesap bilirkişi raporu ile belirlenen miktar hüküm altına alınmıştır. Ancak, karara esas alınan raporda yapılan hesaplama yerinde değildir.
    Sorumluluğu doğuran olayın zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali, 6098 sayılı TBK m. 54'de (BK m. 46/1) özel olarak hükme bağlanmıştır.Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin mal varlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda mal varlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Zarar görenin mal varlığında eksilen değer yerine aynı nitelikte bir değer konulması mümkün olduğu takdirde bu değer; bu mümkün olmadığı takdirde, nicelik yönünden, yani para ile ona denk bir değer konulur ve zarar verenin yerine getirmek zorunda olduğu bu yükümlülüğe tazminat yükümlülüğü adı verilir. Tazminat yükümlülüğünün, bir diğer ifadeyle zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Zarar görenin mal varlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade eden zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkin de olabilecektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararların da kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün, gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 713).
    Bununla birlikte Yargıtay'ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya mal varlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektirdiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum, ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de, burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de, bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb. gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarf etmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak görülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğu kabul edilmelidir.
    Somut olayda, karara esas alınan bilirkişi raporunda, kaza tarihinde 14 yaşında olan beden gücü kaybına uğrayan davacı ...'in 18 yaşından itibaren kazanç sağlamaya başlayacağı kabul edilerek bu yaştan itibaren zarar hesabı yapılmış ise de, yukarıda yapılan açıklamalar göz önünde tutularak davacının sürekli çalışma gücünü yitirdiği tarihten itibaren zararın oluşacağı kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiğinden yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
    b)Trafik kazasında bedensel zarara uğrayan ve buna dayalı olarak iş gücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa'dan alınan 1931 tarihli "PMF" cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi'nin çalışmalarıyla "TRH 2010" adı verilen "Ulusal Mortalite Tablosu" hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır.
    Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu'na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.Diğer yandan; Anayasa Mahkemesi'nin 17/07/2020 tarih- 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK'nun 90. maddesindeki "bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir" bölümündeki "bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda" ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle; işgücü kaybı tazminatı hesabında, yeni ... Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz ile devre başı ödemeli belirli süreli rant formülü uygulaması anılan cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen progresif rant yöntemi kullanılarak yapılması gereklidir.
    Somut olayda; davacının hak kazanabileceği iş gücü kaybı tazminatının hesaplanması için alınan ve Hakem Heyeti tarafından da karara esas kabul edilen aktüer raporunda; TRH 2010 Yaşam Tablosu'na göre ve % 1,8 teknik faiz uygulanarak tazminat hesabı yapıldığı; bu hesaba göre karar verildiği görülmektedir. Dairemizin içtihatları gereği, hesaplamada TRH 2010 Yaşam Tablosu'nun kullanılması yerinde ise de, %1,8 teknik faiz ve işleyecek devre bakımından "devre başı ödemeli belirli süreli rant" yöntemi kullanılması doğru olmamıştır.
    Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında; davacı için, TRH 2010 Tablosu'na göre muhtemel bakiye ömür süresinin belirlenmesi, % 1,8 teknik faiz uygulanmadan ve işleyecek devre bakımından "progresif rant" formülü kullanılarak tazminat hesaplamasının yapılması gerektiği dikkate alınmak suretiyle bilirkişiden ek rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı biçimde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
    3-Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    a) 6100 Sayılı HMK'nın 297/2 maddesinde "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan yasal düzenlemenin de gereği olarak mahkemece verilen hükmün, infazda tereddüt yaratmayacak mahiyette olması gerekmektedir.
    Somut olayda, her ne kadar davalıların sıfatlarına göre faiz başlangıcının farklı tarihlere denk gelmesi muhtemel ise de; Uyuşmazlık Hakem Heyetince infazda tereddüde yol açacak şekilde önce 5.1 numaralı karar fıkrasında her iki davalı bakımından kabul edilen alacağın tamamına 18/02/2020 tarihinden, daha sonra 5.2 numaralı karar fıkrasında davalı ...yönünden 31/03/2020 tarihinden, 5.3 numaralı karar fıkrasında ise davalı ... yönünden 30/03/2020 tarihinden itibaren faiz işletilmiştir.
    2918 sayılı ...nun 98/1, 99/1. maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları’nın B.2. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigorta şirketinin tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigorta şirketine başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.
    Bu durumda, ilke olarak davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmış ise bundan 8 iş günü sonrasında, başvuru yapılmamış ise dava tarihi itibarıyla, belirlenen tazminat alacağının tamamı için anılan tarihlere uygun faiz uygulanması gerekir.
    5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 14. maddesi gereğince ihdas edilen ... Yönetmeliği'nin 15. maddesi gereğince rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte ihbar edildiği tarihte Hesabın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Davalı ...'nın sigorta bedelini ödeme yükümlülüğü gerekli belgelerle birlikte ...'na başvuru yapıldığı tarihte, böyle bir başvuru olmadığı takdirde ise dava tarihinde doğmaktadır
    O halde, İtiraz Hakem Heyetince yukarıda anlatılanlar doğrultusunda davalı ... ve davalı ... şirketi yönünden faiz başlangıçları ayrı ayrı belirlenerek infazda tereddüde yol açmayacak şekilde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
    b) Somut olayda, Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından davacı yararına davalılar aleyhine tam nispi vekalet ücretine hükmedilmiş; davalılar vekillerinin İtiraz Hakem Heyeti nezdinde vekalet ücretine dair yapmış olduğu itiraz reddedilmiştir.
    Sigortacılık Yasası 30/17 md. ve 19/01/2016 tarihli ve 29598 Resmi Gazetede yayımlanarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16. maddesinin 13. fıkrasına "(13) (Ek:RG-19/1/2016-29598) tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir." hükmü eklenmiştir.
    Karar tarihinde yürürlükte olan 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 17. Maddesinde; "(1) Hakem önünde yapılan her türlü hukuki yardımlarda bu Tarife hükümleri uygulanır.
    (2) Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla bu Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine bu Tarifeye göre hesaplanan ücretin beşte birine hükmedilir. Konusu para ile ölçülemeyen işlerde, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen maktu ücrete hükmedilir. Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine öngörülen maktu ücretin beşte birine hükmedilir. Sigorta Tahkim Komisyonlarınca hükmedilen vekalet ücreti, kabul veya reddedilen miktarı geçemez."hükmü düzenlenmiştir.
    İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13 maddesinin uygulanması gerektiği göz önüne alınarak AAÜT'nin 13. maddesi ve AAÜT'nin 17. maddesi gereğince maktu vekalet ücretinin altında kalmamak kaydıyla hesaplanan vekalet ücretinin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi ve davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan itiraz başvurularının reddi doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2-a) ve (2-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, (3-a) ve (3-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalılara geri verilmesine 16/06/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Hemen Ara