Esas No: 2017/2541
Karar No: 2019/251
Karar Tarihi: 17.01.2019
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2017/2541 Esas 2019/251 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı .... Yönetim A.Ş (temlik alan) vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacılar vekili,kendisini bir finans kuruluşunun yetkilisi olarak tanıtan kişinin müvekkilinin elindeki çek bedelini küçük bir komisyon karşılığında ödeyeceğini söyleyerek aldığını, çeki alan kişilerin ortadan kaybolduklarını, davalının çeke dayanarak 11.05.2010 tarihinde takip başlattığını, davacının haksız yere 2.500,00 TL ödeme yaptığını ileri sürerek çekten dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine ve haksız olarak alınan 2.500,00 TL"nin tahsil tarihinden itibaren başlayacak ticari faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı (temlik alan) vekili, davalının dava ve takip konusu çeki fatura karşılığı olduğunu kontrol ederek alan en son hamil ve iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, çekten kaynaklanan def"ilerin davalıya yöneltilmesinin mümkün olmadığını, çekin karşılıksız çıkması halinde son hamilden önceki bütün cirantaların çek bedelini ödemekle yükümlü olduğunu savunarak davanın reddini ve %40 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davanın kabulüne dair hüküm davalı tarafın temyizi üzerine Dairemizin 14.12.2015 tarihli ve 2015/2841 E., 2016/16765 K. sayılı kararı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma ilamında; "...Dava, çeke dayalı icra takibinden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacılardan Harput...Ltd.Şti. dava konusu çekin lehdarı, diğer davacı ... 2. cirantası olup, mahkemece 3. ciranta durumundaki İsmail"in gerçek kişi olmadığı, imzanın ona ait olmadığı, bu nedenle son hamilin yetkili hamil sayılamayacağı ve dolayısıyla alacak isteminde bulunamayacağı gerekçesiyle dava kabul edilmiş ise de dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nun 589. maddesinde düzenlenen imzaların istiklali ilkesi mahkemece gözden kaçırılmıştır. 6762 sayılı TTK"nun 730/1-3 maddesi yollamasıyla çeklerde de uygulanması gereken aynı Kanunun 589. maddesine göre; "Bir poliçe, poliçe ile borçlanmayı ehil olmayan kimselerin imzasını, sahte imzaları, mevhum şahısların imzalarını yahut imzalayan veya namlarına imzalanmış olan şahısları herhangi bir sebep dolayısıyla ilzam etmeyen imzaları taşırsa diğer imzaların sıhhatine bu yüzden halel gelmez." Belirtilen yasa hükmü karşısında lehdar durumundaki davacı şirket ve 2. ciranta durumundaki davacı ... kendi imzalarını inkar etmediklerine göre 3. ciranta durumundaki kişinin mevhum kişilerden olduğunu ve imzanın ona ait bulunmadığını ileri sürerek dava konusu çekten dolayı sorumluluktan kurtulamazlar. Mahkemece bu yönün gözetilmemiş olması doğru olmadığı gibi aynı Yasanın 598/2 maddesi uyarınca poliçe herhangi bir şekilde hamilin elinden çıksa dahi yeni hamilin ancak poliçeyi kötü niyetli iktisap ettiği veya iktisabında ağır kusurlu olduğu hallerde sorumlu tutulabileceği göz önüne alınmaksızın yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." denilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu, davalı ... şirketinin müşterinin sadece vergi levhası, imza sirküleri ve ikametgah belgesini almakla yetindiği, müşterinin satışları ve borçluları hakkında herhangi bir bilgi ve belge almadığı, istihbarat yapmadığı, kredibitesini araştırmadığı, faktoring konusu faturanın ticari ilişkiden kaynaklandığına yönelik olarak fatura borçlusunun vergi dairesine kayıtlı olup olmadığını araştırmadığı, temlik alınan alacağa ilişkin irsaliyeli faturanın gerekli şekil şartlarını içermediği, şöyle ki; fatura muhteviyatı malların teslim edildiğine ilişkin faturada herhangi bir ibare ve imzanın bulunmadığı, alacaklı ve borçlu tarafından imzalanmadığı, irsaliyeli fatura kapsamındaki malların nereye ve kime gönderileceğinin belirtilmemiş olduğu, irsaliyeli fatura dışında malların teslimini tevsik eden başkaca bir delil ve belge de istenmediği, faturada müşterinin Vergi Dairesi bilgileri, fatura borçlusunun T.C kimlik nosu ve Vergi Dairesinin yazılı olmadığı, faturanın bu haliyle faktoring işlemine dayanak teşkil edemeyeceği, faktoring şirketi bünyesinde yapılan incelemede de faturanın gerçek bir alışverişe dayandığına ilişkin başkaca bir belgeye rastlanmadığı, fatura borçlusu ve/veya çek-senet keşidecisine başvurularak borcun teyit ettirilmediği böylece basit birkaç soruşturma ile temlik aldığı çekin çalıntı, faturanın geçersiz olduğunu belirleyebilecekken ağır ihmalle-kusurlu olarak alacağı temlik aldığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hükmüne uyulan Dairemiz bozma kararında imzaların istiklali ilkesinin yanı sıra ayrıca hamil olan (temlik eden) Faktoring şirketinin kötüniyetli olmasının ispatı gerektiğinden bahsedilmiştir. Bozma ilamına uyulan mahkemece toplanan delillerden hamilin kötüniyetli olduğu ispatlanamamıştır. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamıyla bağdaşmayan gerekçeye istinaden yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 17/01/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.