Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2022/1088 Esas 2022/13389 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
2. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/1088
Karar No: 2022/13389
Karar Tarihi: 27.06.2022

Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2022/1088 Esas 2022/13389 Karar Sayılı İlamı

2. Ceza Dairesi         2022/1088 E.  ,  2022/13389 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
    SUÇ : Hırsızlık
    HÜKÜM : Mahkumiyet

    Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    İlk derece mahkemesince sanıklar hakkında hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK’nın 142/1-e maddesi gereğince ayrı ayrı 1 yıl 3 ay ay hapis cezasına hükmedildiği, sanıkların istinaf talebi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince davanın yeniden görülmesine karar verilerek, duruşma açılıp ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, sanıklar hakkında TCK’nın 142/2-h maddesi gereğince 8 ay 10 gün hapis cezasına hükmedildiği anlaşılmakla, suç vasfı değişikliği sebebiyle hükmün temyizi kabil olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
    1. Sanık ... hakkında hırsızlık suçundan kurulan hüküm ile ilgili temyiz isteminin incelenmesinde;
    5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır'' ve aynı Kanun'un 294. maddesinin ise; ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek hırsızlık suçundan verilen karar temyiz edilirken herhangi bir gerekçe gösterilmediğinden sanığın temyiz isteminin 5271 sayılı CMK'nın 298. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE,
    2. Sanık ... hakkında hırsızlık suçundan kurulan hüküm ile ilgili temyiz isteminin incelenmesinde;
    5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'' ve aynı Kanun'un 294. maddesinin ise; ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek sanığın temyiz isteminin, hakkında lehine olan yasal hükümlerin uygulanmasına yönelik olduğu belirlenerek anılan sebeplere yönelik yapılan incelemede;
    Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla istinaf isteminin esastan reddine dair karar hukuka uygun bulunduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle, 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca, usul ve yasaya uygun olan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesinin kararına yönelik temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA, 27.06.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi. verildi.

    KARŞI OY:

    Sanıklar ... ve ... hakkında ilk derece mahkemesi olan Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/04/2018 tarihli kararı ile TCK’nın 142/1-e, 168 ve 62. maddeleri uyarınca verilen 1 yıl 3 ay hapis cezasının sanıklar tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince davanın yeniden görülmesine karar verilerek yapılan duruşma sonucu ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak sanıkların TCK’nın 142/2-h, 145, 168 ve 62 maddeleri uyarınca 8 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş, karar sanıklar tarafından temyiz edilmiştir. Olayımızda, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince ilk derece mahkemesi kararındaki ceza miktarı artırılmadığı gibi sanıkların da suç vasfına yönelik bir temyizi söz konusu olmadığından hükümlerin temyizinin mümkün olmadığı düşüncesiyle sanıkların temyiz isteminin reddine karar verilmesi yerine suç vasfı değişikliği sebebiyle hükümlerin temyizi kabil olduğu kabul edilerek inceleme yapan ve sanık ...’un temyiz dilekçesinde herhangi bir sebep gösterilmediğinden bahisle sanığın temyiz isteminin reddine, sanık ... hakkında ise temyiz isteminin esastan reddine (onanmasına) karar veren sayın çoğunluğun düşüncesine iştirak etmek mümkün olmamıştır. Şöyle ki;
    5237 sayılı TCK sistematiğinde bazı fiiller suç olarak belirlenmekle birlikte, bu fiiller açısından suçların nitelikli haline ya da neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç tiplerine yer verilmediğini görmekteyiz. Başka bir anlatımla bu tip suçlarda suçun yalnızca temel şeklinin düzenlenmesiyle yetinilmiştir.
    Bazı suç tipleri için suçun temel şekline yer verildikten sonra suçun nitelikli hallerine neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Suçun nitelikli hallerinde suç vasfında bir değişiklik meydana gelmemekte, yalnızca suçun temel şekline göre daha ağır bir ceza öngörülmektedir. İlk derece mahkemesi ile bölge adliye mahkemesince eylemin vasıf olarak hırsızlık olduğunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Bölge adliye mahkemesinin sanıkların eylemini 5237 sayılı TCK’nın 142/2-h maddesi kapsamında ‘nitelikli hırsızlık’ kabul etmesi bir vasıf değişikliği olmayıp, suçun nitelikli halini oluşturmaktadır.
    İlk derece mahkemesince hükmolunan beş yıl (beş yıl dahil) veya daha az hapis cezasının istinaf edilmesi halinde, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince yapılan inceleme sonunda verilen ve ilk derece mahkemesi kararındaki cezayı artırmayan hükümler temyiz olunamaz (CMK m. 286/2-b). Kaldı ki bölge adliye mahkemesince eylemin niteliği değiştirilmiş ancak ilk derece mahkemesi kararındaki ceza miktarı artırılmamış ise yine hükmün temyizi mümkün değildir. CMK’nın 286/2. maddesinin (b) bendinde temyiz edilebilirlik bakımından “cezanın artırılması” kriteri esas alınmıştır. Kanun koyucu, temyiz edilebilirlik bakımından suçun niteliğinin değişmesine bir önem vermemiştir. Bölge adliye mahkemesince belirlenen suç vasfına yönelik bir temyiz istemi de söz konusu olmalıdır. Suçun niteliğine yönelik bir temyiz istemi yoksa, ilk derece mahkemesi kararındaki ceza miktarını artırmamak koşuluyla bölge adliye mahkemesince sadece suçun niteliğinin değiştirilmesi de hükmü temyizi kabil hale getirmeyecektir.
    Bölge adliye mahkemesinin belirlediği suç vasfına yönelik bir temyiz isteminin söz konusu olması halinde hükmün temyizi kabil olup olmadığı hususu da tartışmalıdır. 1412 sayılı CMUK’nın uygulandığı dönemde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.03.2013 tarihli ve 2012/12-1515 E, 2013/102 K sayılı ilamında da vurgulandığı gibi, kesin nitelikteki hükümler; ancak kesinlik sınırını aşar nitelikte yaptırım içermek şartıyla suç vasfına yönelik ya da suç niteliği doğru belirlenmesine rağmen yanılgılı bir uygulama ile kesinlik sınırı içinde kalan cezaların verildiği hükümlere karşı yapılan aleyhe başvuru üzerine temyiz denetimine konu olabilmekteydi. Buna göre Cumhuriyet savcısı veya katılanın kesin nitelikteki bir hükme karşı suçun niteliğine ilişkin olarak temyiz kanun yoluna başvurması mümkündü. Aynı şekilde fiilin doğru olarak nitelendirilmiş olmasına rağmen, hatalı uygulama sonucu hükmedilen cezanın kesinlik sınırı içinde kalması halinde de Cumhuriyet savcısı ya da katılanın hüküm aleyhine temyiz yoluna başvurması mümkündü.
    Kanun koyucu, bölge adliye mahkemesinin hangi kararlarına karşı temyiz kanun yoluna başvurulacağını düzenlerken suçun niteliğinin önemli olduğu bazı durumları öngörmüş ve bunu açıkça düzenlemiştir. Nitekim CMK’nın 286/2. maddesinin (e) bendinin ilk halinde “Adlî para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları”na karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağına ilişkin düzenlemede suçun niteliğine önem vermiş ve bent kapsamında kalan ancak bölge adliye mahkemesinin suçun niteliğini değiştirmeyen kararlarının temyiz edilemeyeceği açıkça düzenlenmişti. 28.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 78. maddesiyle ikinci fıkranın (e) bendinde yer alan “suç niteliğini değiştirmeyen” ibaresi “her türlü” şeklinde değiştirilerek bu kez de bu bent açısından suçun niteliğinin değişmesinin önemli olmadığı şeklinde bir sonuç ortaya çıkmıştır. Temyize ilişkin istisnaların düzenlendiği CMK’nın 286. maddesinin 2. fıkrası kapsamında kalan bölge adliye mahkemesi kararına karşı suçun niteliğine ilişkin bir temyiz isteminin bulunması halinde, hükmün temyiz edilebileceğine dair Kanun koyucunun açık bir iradesi bulunmadığı söylenebilir. Ancak diğer taraftan uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir uzantısı olarak hüküm ve kararlara karşı başvurulabilecek bir kanun yolunun açık olmasının kural, kapalı olmasının ise istisna olduğu da dikkate alınmalıdır.
    Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, sanığın kesinlik sınırında kalan bir hükme karşı vasıf yönünden kanun yoluna başvurması mümkün değildir. Ancak, suçun niteliğine ilişkin itirazın kesin nitelikteki kararları temyizi kabil hale getirip getirmeyeceğine ilişkin değerlendirme yapılırken kesin hükme karşı suçun nitelendirmesine ilişkin temyiz hakkının yalnızca Cumhuriyet savcısı ve katılana verilmesinin adil yargılama hakkına aykırı olacağı da unutulmamalıdır. (Balcı Fidan, Öztürk Seyithan, Yargıtay Kararları Işığında Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, 2. baskı, 2020, Ankara, Adalet yayınevi, s.317 vd)
    Özetle; İlk derece mahkemesince hükmolunan beş yıl (beş yıl dahil) veya daha az hapis cezasının istinaf edilmesi halinde, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince yapılan inceleme sonunda verilen ve ilk derece mahkemesi
    kararındaki cezayı artırmayan hükümler temyiz olunamaz (CMK m. 286/2-b). Somut olayda, bölge adliye mahkemesi, sanıkların eyleminin TCK’nın 142/2-h maddesine uyan hırsızlık suçunu oluşturacağını kabul etmiştir. İlk derece mahkemesi de bölge adliye mahkemesi de eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğunu kabul etmiş, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince ilk derece mahkemesi kararındaki ceza miktarı artırılmadığı gibi sanıkların suç vasfına yönelik bir temyiz istemleri de bulunmamaktadır. Bu nedenle sanıklar hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümlerin temyizi kabil olmadığı düşüncesiyle sanıkların temyiz istemlerinin reddine karar verilmesi yerine hükümlerin temyizi kabil olduğunu kabul eden sayın çoğunluğun düşüncesine iştirak edilmemiştir.





    Hemen Ara