Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2022/2098 Esas 2022/10455 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/2098
Karar No: 2022/10455
Karar Tarihi: 15.09.2022

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2022/2098 Esas 2022/10455 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2022/2098 E.  ,  2022/10455 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



    Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 21/07/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalılar ... ve ... yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer davalı ... ve dahili davalı ...yönünden davanın reddine dair verilen 22/12/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar ... vekili ve ... tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
    KARAR
    Davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen 04/03/2014 tarihli ilk kararın Dairemizin 07/10/2015 tarih, 2014/13619 esas ve 2015/10884 karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine mahkemece, eski kararda aşağıdaki hususlarda direnilmesine, 10.000 TL manevi tazminatın 02/04/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... ile davalı ... mirasçılarından ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, diğer davalı ... mirasçısı ... ve dahili davalı ...yönünden davanın reddine karar verildiği, bunun üzerine dava dosyasının Hukuk Genel Kurulu'na gönderildiği, Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/4-2608 esas ve 2021/1498 karar sayılı ilamı ile mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş ve Yargıtay bozma kararı sonrasında gerçekleşen bazı olayların gerekçe olarak gösterildiği ve yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu, hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olduğu gerekçesiyle dava dosyasının Dairemize gönderildiği anlaşılmakla işin esasının incelenmesine geçildi.
    Davacı, Anadolu'da Vakit Gazetesi'nin 02/04/2010 tarihli nüshasında '' Yine Kuban Yine Tahliye'', 03/04/2010 tarihli nüshasında ise, ''HSYK'nın Hakimleri Hukuku Ayaklar Altına Alıyor'' başlıklı haberler ile kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
    Davalılar ise, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece, karalama niteliğinde ve kamuoyunda hedef gösterilerek yapılan yayınlarla davacının kişilik haklarının ağır biçimde ihlal edildiği belirtilerek istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.

    Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası'nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
    Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
    Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
    Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
    Davaya konu 02/04/2010 tarihli yayında ''...... 9. Ağır Ceza Mahkemesinin üyesi...nın 9 sanığın avukatının yaptığı tahliye başvurularına verdiği red kararını değerlendirdi ve üye hakimleri ...ve ... 9 şüphelinin de tahliye olması yönünde oy kullandı...bilindiği gibi 9 balyozcunun tahliyesini isteyen ... HSYK tarafından ...'tan ... Adliyesine getirilmiş,...geçtiğimiz ay DHKP-C davasında sanıklara beraat isteyerek gündeme gelmişti.''; 03/04/2010 tarihli yayında ise ''... Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy, Çürükçüler ve Karargahevleri soruşturmalarına darbe vurabilmek için HSYK tarafından ... adliyesine sızdırılan hakimlerin son iki gün içinde verdiği kararlar, değişime yanaşmayan yüksek yargı elitleri tarafından yapılan atamaların ne maksatla yapıldığını açıkca ortaya koydu. Meşru hükümeti acziyet içinde gösterebilmek için darbeye zemin oluşturabilmek için cami bombalama ve kendi uçağını düşürmek dahil her türlü alçaklığın göze alındığı Balyoz Darbe Planı ile ilgili Ergenekon savcılarının gözetiminde yürütülen operasyonlarda gözaltına alındıktan sonra çıkardıkları mahkemece tutuklanan 41 Balyoz sanığından 36'sı HSYK'nın son yaz kararnamesi ile ...'a atadığı hakimler tarafından tahliye edildi" şeklinde ifade ve açıklamalara yer verildiği anlaşılmaktadır.

    Şu durumda, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılaması yapılan darbe iddiaları ile ilgili ve kamuoyunda "Balyoz" davası olarak bilinen davanın, soruşturma ve dava evrelerinde gerçekleşen tahliye ve tutuklamalar ile ilgili haber verildiği ve yorumlar yapıldığı, yazı konusunun güncel olduğu, bu konuya toplumsal ilgi ve bu konularda toplumun aydınlatılmasında kamu yararı bulunduğu, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, basın özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın da gerekli olmadığı, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü yerinde olmamış bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 15/09/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.







    Hemen Ara