Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2022/7439 Esas 2022/10976 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
4. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/7439
Karar No: 2022/10976
Karar Tarihi: 28.09.2022

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2022/7439 Esas 2022/10976 Karar Sayılı İlamı

4. Hukuk Dairesi         2022/7439 E.  ,  2022/10976 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tahkim davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin 24/02/2022 gün ve 2021/9386 -2022/3340 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davacı vekili tarafından maddi hata nedeniyle kararın düzeltilmesinin istenilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı vekili, 20/01/2015 tarihinde arkadaşının aracında yolcu olan davacının meydana gelen tek taraflı trafik kazasında yaralanarak malul kaldığını belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 45.000,00 TL maluliyet tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalı ... şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiş, talebini ıslah dilekçesi ile 82.108,00 TL'ye yükseltmiştir.
    Davalı vekili, başvurunun reddini savunmuştur.
    Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmalık Hakem Heyeti tarafından, başvuru sahibinin talebinin kabulü ile 82.108,00 TL maluliyet tazminatını 20/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı ... şirketinden alınarak başvuru sahibine ödenmesine karar verilmiş; karara davalı vekili tarafından itiraz edilmiştir.
    Sigorta İtiraz Hakem Heyeti tarafından, itirazların reddine dair verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, karar Dairemizin 24/02/2022 gün, 2021/9386 Esas ve 2022/3340 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, davacı vekili tarafından anılan kararın hatalı olduğundan bahisle kararın düzeltilmesi isteminde bulunulmuştur.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) istinaf ve temyiz dışında başkaca (karar düzeltme v.s.) olağan kanun yolu öngörülmediğinden davacı vekilinin dilekçesi maddi hatanın düzeltilmesi dilekçesi olarak kabul edilmiştir.
    Dosyanın yeniden yapılan incelemesi sonucunda:
    Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    1086 sayılı HUMK'nun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09/05/1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesinin usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda da usulî kazanılmış hakka ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakta ise de bu ilkenin uygulanma gerekliliği HMK hükümleri karşısında da varlığını sürdürmektedir. Yargıtay'ın bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararı uyarınca işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur.
    Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usulî kazanılmış hak” ya da “usulî müktesep hak” olarak adlandırılan bu ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10/02/1998 tarih, 1987/2-520 esas ve 1988/89 karar sayılı ilâmında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlanmakta ve bazı istisnaları bulunmaktadır.
    Bu istisnalar kısaca şu başlıklarda özetlenebilir.
    a) Mahkemenin görevi ile ilgili usulî kazanılmış haktan sözedilemez.
    b) Yargıtay'ın bozma kararından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı'nın çıkarılmış olması da usul kazanılmış hakkın istisnasıdır.
    c) Karar henüz kesinleşmeden geçmişe etkili olarak çıkarılan bir kanun hükmü de usulî kazanılmış hakkın istisnasını oluşturur.
    d) Bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptâl edilirse iptâl edilen kanun hükmü usulî kazanılmış hakka aykırı olsa bile uygulanacak öncelik usulî kazanılmış hakta değil Anayasa Mahkemesinin iptâl kararında olacaktır.
    e) Usulî kazanılmış hakkın bir diğer istisnası ise kesin hükümdür. Bozmadan sonra usulî kazanılmış hak ile kesin hüküm çelişiyorsa öncelik usulî kazanılmış hak da değil, kamu düzeninden sayılan ve dava şartı olarak re'sen nazara alınması gereken kesin hükümdedir.
    f) Kamu düzenine aykırılıkta usulî kazanılmış hakkın istisnalarından bir diğeridir.
    g) Nihayet, son olarak; Yargıtayın kararı her türlü yorumun, hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında, açıkça ve tartışmasız şekilde başka bir şekilde yorumlanamayacak açıklıkta maddi hataya dayalı ise ve onunla sıkı sıkıya bağlı olduğu halde de usulî kazanılmış hak ilkesi uygulanmayacaktır. Yargıtay tarafından dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde açık ve tartışmasız bir maddi hatanın yapılması halinde bu hata usulî kazanılmış hak oluşturmayacaktır.
    Dosyanın incelenmesinde; Dairemizin 24/02/2022 gün, 2021/9386 Esas ve 2022/3340 Karar sayılı ilamının (2) numaralı bendinde; somut olayda, kaza tarihi 18/01/2015 tarihi olduğu halde sehven 09/09/2016 tarihi olduğunun kabulü ile bu tarihte geçerli olan yönetmeliğe göre davacının maluliyet derecesi ve oranının belirlenmesi amacıyla, yeni bir rapor alınıp sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği kabulü ile bozma kararı verildiği, oysa dosyanın yapılan incelemesinde dosya kapsamında bulunan ve hükme esas alınan...Üniversitesi Tıp Fakültesinin 27/07/2017 tarihli ve 1997 nolu raporuna göre başvuranın özür oranının %72 oranında olduğunun belirlendiği ve anılan bu raporun kaza tarihinde geçerli olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında düzenlendiği anlaşılmıştır.

    Her ne kadar karar davalı yararına 2 numaralı bentteki nedenlerle de bozulmuş ise de, az yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda; Dairemizin kaza tarihine dair değerlendirmesinin maddi hataya dayalı olduğu anlaşıldığından davacının maddi hata nedeniyle kararın düzeltilmesi talebinin kabulü ile; Dairemizin 24/02/2022 gün, 2021/9386 Esas ve 2022/3340 Karar sayılı ilamı kaldırılarak;
    1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, kararın gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2- Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
    Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
    5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30/17. md. ve 19/01/2016 tarihli ve 29598 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in 6. maddesi ile Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16. maddesinin 13. fıkrasına "tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir" hükmü eklenmiştir.
    Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin (AAÜT) 17/2. maddesinde ise "Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla Tarifenin üçüncü kısmına göre avukatlık ücretine hükmeder. Tarifenin üçüncü kısmına göre nisbi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nisbi ücretin beşte birine hükmedilir" düzenlemesi yapılmıştır.
    Açıklanan nedenlerle; İtiraz Hakem Heyetince davacı lehine hükmedilecek vekalet ücretine ilişkin olarak Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16. maddesinin (13) numaralı fıkrasının uygulanması gerektiği göz önüne alınarak AAÜT'nin 13. maddesi ve AAÜT'nin 17. maddesi gereğince, maktu vekalet ücretinin altında kalmamak kaydıyla, hesaplanan vekalet ücretinin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davacı yararına daha fazla vekalet ücretine karar verilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki, belirlenen bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hakem kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370/2. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin maddi hata isteğinin kabulü ile Dairemizin 24/02/2022 gün, 2021/9386 Esas ve 2022/3340 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının 4. bendindeki "9.318 TL" rakamı hükümden çıkartılarak yerine "2.180,00 TL" rakamının yazılmasına ve kararın bu şekli ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan tashihi karar harcının istek halinde karar düzeltme isteyen davacıya geri verilmesine 28/09/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara