Esas No: 2019/566
Karar No: 2021/4321
Karar Tarihi: 24.06.2021
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/566 Esas 2021/4321 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Karacabey 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25/07/2016 tarihinde verilen dilekçeyle inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil, 2. kademede tazminat talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 09/01/2018 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı Veysel Durna’ya ait 758 parsel sayılı taşınmazı 02.12.1996 tarihinde bedelini nakten ve peşin ödeyerek satın aldığı halde tapuda arkadaşı olan davalı adına tescil ettirdiğini, satış bedelinin ödendiğine dair satıcı Veysel Durna’dan aynı tarihli “tutanak ve belge” başlıklı ibraname aldığını, 08.04.2016 tarihli ihtara rağmen davalının taşınmazı devretmeye yanaşmadığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini, olmadığı taktirde taşınmazın rayiç bedelinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının senede karşı iddilarını senetle ispatlaması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştır.
İlk derece mahkemesince, harici satışa değer verilemeyeceği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının reddine; davalının harici satış sözleşmesinin tarafı olmadığı gerekçesiyle de tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçe gösterilerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bir davada olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir (HMK m. 33).
Somut olayda mahkemece, davanın harici satıma dayalı olduğu kabul edilerek inceleme ve araştırma yapılmış ise de, dosya kapsamına ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre davanın, inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil ya da tazminat istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) "delil başlangıcı" niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 Esas, 2015/2838 sayılı Kararı da bu doğrultudadır.)
O halde mahkemece; davacının, taraflar arasındaki inanç ilişkisine dayalı olarak davalı adına kayıtlı olan taşınmazın tapusunun iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde taşınmazın rayiç değerinin davalıdan tahsilini talep ettiği anlaşıldığından, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda ve davacı vekilinin 25.07.2016 tarihli dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı da gözetilmek suretiyle tarafların tüm delillerinin toplanıp birlikte değerlendirildikten sonra işin esası hakkında oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve HMK"nın 373/1. maddesi gereğince davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA; yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karardan bir örneğin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 24.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.