Esas No: 2022/4674
Karar No: 2022/15050
Karar Tarihi: 19.09.2022
Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2022/4674 Esas 2022/15050 Karar Sayılı İlamı
2. Ceza Dairesi 2022/4674 E. , 2022/15050 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Hırsızlık, iş yeri dokunulmazlığının ihlali, mala zarar verme
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
I)Sanık hakkında işyeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Hükmolunan cezaların miktar ve türü gözetildiğinde, 5271 sayılı CMK’nın 286/2-a maddesi uyarınca, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararlarının temyizi mümkün olmadığından, sanık müdafiinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca istem gibi REDDİNE,
II)Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanık hakkında İzmir 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/09/2017 tarih ve 2015/61 Esas, 2017/366 Karar sayılı ilamıyla hırsızlık suçundan verilen 6 yıl 3 ay hapis cezasının miktarı yönünden temyizi mümkün olduğunun kabulü ile yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin ''Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'' ve aynı Kanun'un 294. maddesinin ise; ''Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.'' şeklinde düzenlendiği de gözetilerek sanık müdafiinin temyiz isteminin, sanık hakkında hükmedilen cezanın adli para cezasına, ertelenmesine karar verilmesi gerektiğine yönelik olduğu belirlenerek anılan sebeplere göre yapılan incelemede;
Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla Bölge Adliye Mahkemesi'nce hükmün açıklanması yoluyla verilen mahkumiyet hükmü hukuka uygun bulunduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, 5271 sayılı CMK'nın 302/1. maddesi uyarınca, usul ve yasaya uygun olan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 19/09/2022 tarihinde Dairemiz üyesi ...'nun işyeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerinde temyizi mümkün olduğu ve esas incelemesi yapılması gerektiğine dair karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
İlk derece mahkemesi sıfatıyla İzmir 32. Asliye Ceza Mahkemesinin hırsızlık suçundan TCK’nın 142/2-h,143/1.,62. maddeleri gereğince 6 yıl 3 ay hapis cezası, işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/2,4 119/1-c,62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ve mala zarar verme suçundan TCK’nın 151/1 maddesi gereğince 4 ay hapis cezası şeklinde verdiği hükümlerin istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesince “...İzmir 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/09/2017 tarih ve 2015/61 Esas, 2017/366 Karar sayılı ilamında yer alan hırsızlık, işyeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarına ilişkin mahkumiyet hükümlerinin CMK’nın 280/2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA..” karar verildikten sonra İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi hırsızlık suçundan TCK’nın 142/2-h,168/1-4,62/1 maddeleri gereğince 1 yıl 4 ay 20 gün, işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan aynı Kanun’un 116/2,119/1-c,62/1 maddeleri gereğince 10 ay, mala zarar verme suçundan aynı Kanun’un 151/1,168/2,62 /1. maddeleri gereğince 1 ay 20 gün hapis cezasına ve her üç suçtan kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca sanık hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına ..” şeklinde karar verildiği,
Sanığın deneme süresi içerisinde ikinci suç işlemesi üzerine ilk derece mahkemesince dosyanın ele alınarak İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararının açıklanmasına karar verildiği bu kararında istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin “ HAGB açıklamasının bizzat HAGB kararı veren istinaf merci tarafından yapılması gerektiği, başka bir deyişle daha önce uyuşmazlığın esası ile ilgili karar veren daire tarafından çözümlenmesi gerektiği, bu nedenle ilk derece mahkemesinin HAGB açıklamasına ilişkin kararın yok hükmünde olduğu anlaşıldığından, İzmir 32. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/04/2021 tarih ve 2021/23 Esas, 2021/471 Karar sayılı ilamında yeralan sanık ...'in hırsızlık, işyeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarına ilişkin mahkumiyet hükümlerinin CMK'nun 280/2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, sanık ... hakkında Dairemizce verilen 19/06/2019 tarih ve 2018/831 Esas, 2019/1507 Karar sayılı ilamda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde 16/12/2019 suç tarihi olan İzmir 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/38 Esas ve 2020/505 Karar sayılı ilama konu kasıtlı suçu işlediği, bu nedenle ihbarda bulunulduğu anlaşıldığından, Dairemizin 19/06/2019 tarih ve 2018/831 Esas, 2019/1507 Karar sayılı sanık ... hakkındaki hükmün 5271 Sayılı CMK'nun 231/11 maddesi gereğince AÇIKLANMASINA karar verilerek, hırsızlık suçundan TCK’nın 142/2-h,168/1-4,62. maddeleri gereğince 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezası, işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan TCK’nın 116/2,119/1-c,62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ve mala zarar verme suçundan TCK’nın 151/1,168/2,62. maddeleri gereğince 1 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına” şeklinde kendi verdiği hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kendisinin açıkladığı,bu kararın temyiz edilmesi üzerine yapılan incelemede;
Bölge Adliye Mahkemelerinin istinaf kanun yolu incelemesi sırasında verebileceği kararlar ile HAGB kurumunun niteliği ve sonuçları birlikte değerlendirilerek; CMK 286/2-d bendi hükmü ile getirilen düzenlemeyi karşılayabilecek bağdaştırıcı bir yorumla temyizin kapsamı ve içeriğinin belirlenmesi gerekecektir.
Anayasa Mahkemesinin 27.12.2018 tarihli ve 2018/71- 2018/118 sayılı kararı ile iptali sonrası 20.02.2019 gün 7165 sk. 7. maddesi ile yeniden düzenlenen CMK 286/2-d bendi ve Anayasa Mahkemesi iptal kararının gerekçelerinde konuya dair;
“ 31-Kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz yolunun kapalı tutulması suretiyle hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen sınırlamanın davaların makul süre içinde sonuçlandırılması ve usul ekonomisinin sağlanması amacına ulaşılabilmesi bakımından elverişli ve gerekli bir araç olmadığı söylenemez.
32-Ancak hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen sınırlamanın elverişli ve gerekli olması yeterli olmayıp orantılı da olması gerekir. Orantılılık yönünden yapılacak denetimde temyiz yolu kapatılan kararın iki yıla kadar hapis cezasına ilişkin mahkumiyet içerebilen hükümlerden olduğu gözetilmelidir. Kişinin özgürlüğünün sınırlandırılması sonucunu doğuran hükümlerin denetime tabi tutulmasının önemi açıktır. Kaldı ki bu kapsamdaki bazı mahkumiyet hükümleri kamu görevlisi olmak dahil kişi bakımından belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma sonucunu doğurabilecek niteliktedir. Hükmün denetlenmesini talep etme hakkının ceza yargılaması sonucu verilen bütün hükümlere karşı bu denetimi talep etme imkanı tanınmasını zorunlu kılan bir yönü bulunmamaktadır. Bu bakımdan hafif nitelikteki suçlara ilişkin mahkumiyetlerin kesin olması, hükmün denetlenmesini talep etme hakkına yönelik orantılı bir sınırlama olarak nitelendirilebilir. Ancak hürriyeti bağlayıcı ceza yaptırımını içeren suçların hafif nitelikte olduğu söylenemez.
33-Yargılamanın makul bir sürede sonuçlandırılması ve usul ekonomisinin sağlanması amacıyla da olsa hapis cezasına ilişkin mahkumiyet hükümlerinin denetime tabi kılınmamasının sanığa aşırı bir külfet yükleyeceği açıktır. Diğer bir ifadeyle hürriyeti bağlayıcı cezaya ilişkin mahkumiyet hükümlerinin denetime kapalı tutulmasıyla sanığa yüklenen külfet, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılması ve usul ekonomisinin sağlanması amaçlarıyla haklılaştırılamaz. Hürriyeti bağlayıcı cezaya ilişkin mahkumiyet hükmünün denetlettirilmesi vasıtasıyla elde edecek bireysel yarar, makul sürede yargılanma hakkı ve usul ekonomisi ilkesine feda edilemez. Bu itibarla bölge adliye mahkemesince ilk defa verilen ve hürriyeti bağlayıcı ceza içeren mahkumiyet hükümlerine karşı denetim imkanının bulunmamasının hükmün denetlenmesini talep etme hakkına yönelik orantısız bir sınırlama getirdiği sonucuna ulaşılmaktadır.” şeklindeki 31, 32, 33 nolu paragraflarında iptalin sebepleri özetlenmektedir.Yukarıdaki tespit ve açıklamalar ile birlikte değerlendirdiğimizde;
Bir yandan ilk derece mahkemesince başlangıçta hırsızlık suçundan verilen 6 yıl 3 ay hapis cezasının miktarı itibarıyla genel olarak temyizi kabil olduğunun kabulü gereği, diğer yandan istinaf mahkemesince bu hükmün de kaldırılarak 1 yıl 4 ay 20 gün hapis cezasına hükmedilip iş yeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından kurulan diğer hükümler ile birlikte HAGB’na ve ardından da hükümlerin açıklanmasına konu yapılması HAGB kurumunun niteliği ve amacı karşısında iddianame ile dava konusu yapılan eylemler hakkında hukuk dünyasına sunulup açıklanan, HAGB ve açıklamasının yapısı gereği hırsızlık suçuna dair hüküm ile birlikte iş yeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçuna ilişkin hükümlerinde ilk defa verilmiş ve hürriyeti bağlayıcı ceza içeren mahkumiyet hükmü kabul edilerek temyiz denetimi imkanının olması gerektiği ve her üç hükmün esas incelemesinin yapılması gerektiği düşüncesiyle Sayın Daire çoğunluğunun düşüncelerine katılmıyorum.
Ayrıca başka bir örnek üzerinden hırsızlık suçu yönünden başta ilk derece mahkemesinin de iki yılın altında verdiği cezaların istinaf incelemesi sırasında Bölge Adliye Mahkemesince HAGB konusu yapılıp, şartları oluştuğunda açıklanması durumundan farklı olarak somut olayda başta verilen 6 yıl 3 ay hapis cezasının miktarı yönüyle de temyizinin kabulü ve her iki sebeple kanun yolu denetiminin kabulünün bağdaştırıcı yorumun gereği olduğu düşüncesindeyim.