Marka Hakkına Tecavüz - Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2015/16374 Esas 2015/5710 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
19. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/16374
Karar No: 2015/5710
Karar Tarihi: 15.10.2015

Marka Hakkına Tecavüz - Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2015/16374 Esas 2015/5710 Karar Sayılı İlamı

19. Ceza Dairesi         2015/16374 E.  ,  2015/5710 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname No : 7 - 2013/237753
    MAHKEMESİ : İstanbul 4. Fikri ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi
    TARİHİ : 16/05/2013
    NUMARASI : 2012/419 (E) ve 2013/254 (K)
    SUÇ : Marka Hakkına Tecavüz

    Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Ceza Muhakemesinin amacı; sosyal düzenin korunması ile kişilerin hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle hukuken geçerli kanıtlarla hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır.
    Ceza Muhakemesi hukukumuz ""delil serbestliği"" ilkesini benimsemiş, delilleri değerlendirmede de hakime tam bir serbestlik tanınmıştır. Delillerin hukuka uygun yöntemlerle toplanması zorunludur.
    Delillerin bir ya da bir kaçının hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmesi hukuka uygun yöntemle elde edilen diğer delillerin yok sayılmasını gerektirecek midir?
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde sunulan kanıtların kabul edilebilir olup olmadığına karar verme usulünü gösteren ve hangi kanıtların kabul edilebilir olduğunu, hangilerinin kabul edilemez olduğunu belirleyen bir kural olmadığı gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de “ İç hukukta yeterli hukuki temeli bulunmadan veya hukuka aykırı vasıtalar kullanılarak elde edilmiş materyallerin yargılamada kanıt olarak kullanılması kural olarak, başvurucuya gerekli usulü güvencelerin sağlanmış olması ve materyelin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek nitelikli ve kaynaklı olmaması şartıyla, sözleşmenin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki adil yargılanma standartlarına aykırılık oluşturmaz ” ( Chalkley/ Birleşik Krallık [kk] B.No: 6383/100, 26.09.2002)
    Bir delilin, diğer yan delillerle desteklenmemiş olması, mutlak suretle adil yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturmaz. Mahkemece hükme esas alınan bir delilin çok kuvvetli olması ve güvenilirliği konusunda herhangi bir risk bulunmaması, destekleyici delillere olan ihtiyacın yoğunluğunu azaltır. Buna karşılık gücü ve güvenilirliği konusunda birtakım şüpheler bulunan bir delilin, suçun sübutu konusunda ulaşılan vicdani kanaat bakımından belirleyici olması halinde, bu durum hakkaniyete uygun yargılanma hakkı bakımından sorun oluşturabilir ” (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542 04.11.2014) şeklinde kararlar vermiştir.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun"un 230. madde 1. fıkra (b) bendinde ""mahkumiyet hükmünün gerekçesinde dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller ayrıca ve açıkça"" gösterilir denilmek suretiyle hukuka uygun yöntemlerle elde edilen diğer delillerin geçerliliğini koruyacağı benimsenmiştir.
    Temyiz davasına konu olayda her ne kadar 07/08/2012 tarihinde yapılan aramada CMK"nın 119/4. maddesi uyarınca o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi hazır bulundurulmamış ise de; sanığın arama işleminin içeriğine herhangi bir itirazının bulunmaması ve mahkeme huzurunda alınan beyanları karşısında suçun sübutuna ilişkin yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmalarının temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
    Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun"da öngörülen suç tipine uyduğu,
    Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
    Ancak;
    Sanık hakkında hükmedilen kısa süreli olmayan hapis cezasının ertelenmesi karşısında, TCK"nın 53/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının (e) bendinin uygulanmasının takdire bağlı olduğu, (c) bendi yönünden ise sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından fıkra hükmünün uygulanamayacağı ve (a),(b),(d) bentlerinin uygulanmasının zorunlu olduğu gözetilmeden, yasal olmayan gerekçe ile sözkonusu maddenin uygulanmaması,
    Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz iddiaları yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle BOZULMASINA, bozma sebebi 5320 sayılı Kanun"un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının; tebliğnameye uygun olarak, hüküm fıkrasından “Sanık hakkındaki hapis cezası ertelenmiş olmakla TCK"nın 53/1 maddedeki hak yoksunluklarının 53/3 madde uyarınca uygulanmasına yer olmadığına,” ibaresinin çıkarılarak yerine “ Sanığın, TCK’nın 53/1. maddesinin a-b-d bentlerinde belirtilen haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına, TCK"nın 53/1-c bendinde belirtilen hak yoksunluklarının aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca kendi altsoyları yönünden uygulanmamasına, alt soyları haricindeki kişiler yönünden ise anılan hak yoksunluklarının hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar uygulanmasına, TCK"nın 53/1-e bendinin ise uygulanmasına yer olmadığına,” ibaresi yazılmak suretiyle DÜZELTİLMESİNE ve başkaca yönleri kanuna uygun bulunan hükmün bu bağlamda ONANMASINA, 15/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Hemen Ara