213 Sayılı Kanuna Aykırılık - Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2015/1465 Esas 2015/5599 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
19. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/1465
Karar No: 2015/5599
Karar Tarihi: 14.10.2015

213 Sayılı Kanuna Aykırılık - Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2015/1465 Esas 2015/5599 Karar Sayılı İlamı

19. Ceza Dairesi         2015/1465 E.  ,  2015/5599 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname No : 11 - 2013/317544
    MAHKEMESİ : Diyarbakır 3. Asliye Ceza Mahkemesi
    TARİHİ : 25/06/2013
    NUMARASI : 2012/86 (E) ve 2013/434 (K)
    SUÇ : 213 Sayılı Kanuna Aykırılık

    Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
    I-Sanık İ.. B.. hakkında ""defter ve belgeleri gizlemek"" suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz itirazının incelenmesinde:
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından İşin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
    Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun"da öngörülen suç tipine uyduğu,
    Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
    Ancak,
    Sanık hakkında hükmedilen kısa süreli olmayan hapis cezasının ertelenmesi karşısında, TCK"nın 53/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının (e) bendinin uygulanmasının takdire bağlı olduğu, (c) bendi yönünden ise sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından fıkra hükmünün uygulanamayacağı ve (a),(b),(d) bentlerinin uygulanmasının zorunlu olduğunun gözetilmemesi,
    Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz iddiaları yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle BOZULMASINA, bozma sebebi 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının; hüküm fıkrasından çıkarılması ile fıkraya “sanığın, TCK’nın 53. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen hakları kullanmaktan yoksun kılınmasına, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca da
    kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından, söz konusu yasaklamanın cezası ertelenen sanık hakkında uygulanmamasına,” ibaresinin eklenilmesi suretiyle DÜZELTİLMESİNE ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükmün bu bağlamda ONANMASINA,
    II-Sanıklar hakkında 2006, 2007, 2008, 2009 ve 2010 yıllarında sahte fatura düzenlemek suçlarından verilen mahkumiyet kararlarına yönelik sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    1-Sahte fatura düzenleme suçunda suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ""Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır"" şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanunu"nun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesi gerekeceği cihete; faturaların onaylı suretleri getirtilip incelenerek, kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, daha sonra vergi suçu raporu ve ekinde bulunan hisse devri sözleşmesi ve ticaret sicil gazetesine göre; sanıklardan M. B. K. şirketteki hisselerini 25.04.2006 tarihinde sanık İ.. B..ya devrederek bu hususun ticaret sicil gazetesinde ilan edilmiş olması, şirket ortağı olan ve 2007 yılında vefat eden M. S. K. tarafından sanık M. B. vekaletname verilmesi ve sanığın şirket işlerini bu vekaletname ile yapması, 2006 yılından sonra düzenlenen yoklama fişlerinin bazılarında sanık M. B. şirket müdürü olarak imzasının bulunması, sanık M. B., şirketi 2006 yılında devrettiğini, şirketle bir ilgisinin bulunmadığını, sanık İsmet"in ise M. B. tarafından müdür yapıldığını, hiç fatura düzenlemediğini, imzası kullanılarak veya başka şekilde fatura düzenlenmiş olduğunu savunmaları karşısında; şirketi 2006 ve sonrasında fiilen kimin yönettiğini belirlemek ve gerçek sorumluyu bulmak amacıyla suça konu faturaların temin edilerek üzerinde imza ve yazı incelemesi yaptırılması, faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişiler dinlenerek sözü edilen faturaları kimden ve hangi hukuki ilişkiye dayanarak aldıkları ve bunlarla ilgili belgeler olup olmadığının sorulmasından sonra sanıkların hukuki durumlarının takdiri gerekirken eksik kovuşturma sonucu yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
    2- Kabule göre ise;
    a-Sahte fatura kullanmak ve sahte fatura düzenlemek suçlarının birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olduğu, 5271 sayılı CMK"nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, kamu davasının, vergi suçu raporu ve mütalaya kısmen uygun olacak ancak hangi yıllardan açıldığı da belli olmayacak şekilde "sahte fatura düzenlemek" suçundan açıldığı cihetle; iddianamenin hangi yıllara ilişkin olarak düzenlendiği hususu açıklattırılmadan kararın gerekçesinde ""2006, 2007, 2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek"" hüküm ve kısa kararda ise "" 2006, 2007, 2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura kullanmak"" suçlarından bahsedilmek suretiyle çelişkiye düşülmesi,
    b-Sanıklar hakkında 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ilişkin olarak hükmedilen kısa süreli olmayan hapis cezasının ertelenmesi karşısında, TCK"nın 53/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının (e) bendinin uygulanmasının takdire bağlı olduğu, (c) bendi yönünden ise sanıkların kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından fıkra hükmünün uygulanamayacağı ve (a), (b), (d) bentlerinin uygulanmasının zorunlu olduğu,
    diğer yıllara ilişkin olarak ise aynı yasa maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanıkların sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine, maddede sayılan diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hükümler kurulması,
    c-213 sayılı VUK’nın 359. maddesinin (b) fıkrasındaki cezanın alt sınırının, 08/02/2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanun"un 276. maddesi ile "on sekiz ay” dan, "üç yıl” hapis cezasına yükseltilmiş olması karşısında; 2008 yılında işlenen suç nedeniyle eksik ceza tayin edilmesi,
    Kanuna aykırı ve sanıklar müdafiilerinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye kısmen uygun olarak olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, 1412 sayılı CMUK" nın 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı itibariyle sanıkların kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Hemen Ara