Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2020/4975 Esas 2021/5299 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
9. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/4975
Karar No: 2021/5299
Karar Tarihi: 02.03.2021

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2020/4975 Esas 2021/5299 Karar Sayılı İlamı

9. Hukuk Dairesi         2020/4975 E.  ,  2021/5299 K.

    "İçtihat Metni"


    BÖLGE ADLİYE
    MAHKEMESİ : ... 7. Hukuk Dairesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK
    İLK DERECE
    MAHKEMESİ : ... 21. İş Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen karar, süresi içinde duruşmalı olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ise de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 369. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı İsteminin Özeti
    Davacı vekili, davacının davalı şirketin Libya’da bulunan şantiyesinde 06.02.2013-06.05.2014 tarihleri arasında demirci olarak çalıştığını, iş akdine haksız ve bildirimsiz olarak son verildiğini, çalışma süresi boyunca fazla mesai yaptığını, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalıştığını, ancak yasal karşılıklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti alacağı, hafta tatili ücreti alacağı ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili, dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının 2009-2011 yılları arasında davalı Şirket nezdinde çalışmadığını, davacının davalı şirketin değil ihbar olunan ... Mühendislik şirketi çalışanı olduğunu, hangi çalışma dönemine ilişkin alacaklarını alamadığının belirtilmediğini, kendi rızası ile işten istifa ederek ayrıldığını, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
    İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
    İlk Derece Mahkemesince, yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu:
    İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
    Bölge Adliye Mahkemesince, “Davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı şüphesizdir. Fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacağı yönünden, davacı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını, hangi genel tatil ve hafta tatillerinde çalıştığını belirleyebilmekte ise de hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda değildir. Bu nedenle fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacağı belirsiz alacak davasına konu edilebilir. Davacı tarafından açıkça fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacağı yönünden belirsiz alacak davası açıldığı ve söz konusu alacaklar yönünden belirsiz alacak açılması için yasal koşulların mevcut olması karşısında mahkemenin bu yöndeki aksi kanaati hatalı bulunmuştur.” gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacakları yönünden yeniden hüküm kurularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Temyiz Başvurusu:
    Karar, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
    2-Taraflar arasında çözümlenmesi gereken ilk uyuşmazlık davacı işçinin ücretinin brüt tutarının hangi esaslara göre belirlenmesi gerektiği noktasındadır.
    Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalı şirketin Libya şantiyesinde demirci ustası olarak çalışmıştır. Yurt dışında çalışan işçinin, yurt içinde çalışan işçiler gibi brüt ücretinin belirlenmesi mümkün değildir. Davacının bilinen net ücretinden bilinmeyen brüt ücreti hesaplanırken eklenecek kesintilerin ne olduğu uyuşmazlık konusudur. Bu noktada özellikle davacı işçinin 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 86. maddesinde düzenlenen topluluk sigortasından yararlanıp yararlanmadığı ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 6. madde hükümleri de dikkate alınarak isteğe bağlı sigortalılık durumunun ne olduğu belirleyici olacaktır. Mahkemece, bu hususlar açıklığa kavuşturulmadan ve davalı tarafın bu yöne ilişkin itirazları karşılanmadan davacı işçinin yurt içinde çalışan işçiler gibi brüt ücretinin tespit edilmesi hatalı olmuştur. Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda Türkiye ve Libya arasında Sosyal Güvenlik hususunda anlaşma akdedilmiş olduğundan bahisle hesaplama yapıldığı belirtilmiş ise de, dosya kapsamından bu hususta herhangi bir araştırma yapılmadığı ve varsa ilgili sözleşmenin bir örneğinin de getirtilmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılması gereken iş, davacının sigortalılık durumunun netleştirilmesi, varsa sözleşme kapsamının uyuşmazlığa ilişkin dönemi kapsayıp kapsamadığı ve buna göre de ücretinden kesilmesi gereken primler tespit edildikten sonra brüt ücretinin belirlenmesidir. Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden eksik araştırma ve incelemeye dayalı hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    3-Taraflar arasındaki bir diğer uyuşmazlık tazminat hesabına esas alınan giydirilmiş ücret konusundadır.
    Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Giydirilmiş ücretin tespitinde, 4857 sayılı Kanun"un 32. maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler dikkate alınır.
    Somut olayda; davacı, dava dilekçesinde üç öğün yemek ve konaklamanın işverence karşılandığını iddia etmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının giydirilmiş ücreti aylık 150,00 USD barınma ve yemek yardımından oluşan sosyal yardım ilavesi ile 1.723,62 USD brüt olarak belirlenmiştir. Ancak, yapılan hesaplama varsayıma dayalıdır. Mahkemece yapılması gereken iş, tazminata esas ücrete ilave edilmesi gereken sosyal yardım alacak tutarlarının denetime uygun bir şekilde yöntemince hesaplanarak belirlenmesidir. Bu yön gözetilmeyerek, davacının yemek ve barınma ihtiyacının işverene maliyetinin ne olduğuna ilişkin herhangi bir araştırma yapılmadan, neye göre tespit edildiği dosya kapsamından anlaşılamayan 150,00 USD tutarında yemek ve barınma ücretinin giydirilmiş ücret hesabına dahil edilmesi hatalı olmuştur.
    4-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
    Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
    İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.
    Somut olayda; davacı fazla mesai yaparak çalıştığını iddia etmiş ve alacağını ispat de için tanık deliline dayanmıştır. Mahkemece, davacı tanığı ...’un beyanı esas alınarak fazla çalışma alacağı hüküm altına alınmış ise de, davacı tanığı 2013-2014 yılları arasında davacı ile birlikte çalıştığını beyan etmiş olup, tanığın davacının çalışma düzenine ilişkin bilgisinin çalışma süresi ile sınırlı olduğu kabul edilmelidir. Bu nedenle, öncelikle anılan tanığın davacı ile birlikte çalıştığı süre yöntemince belirlenmeli ve bu süre ile sınırlı olarak beyanına itibar edilebileceği gözetilip, kalan dönem için ise diğer davacı tanığı ... ve davalı tanığı beyanları da nazara alınarak bir hesaplama yapılması gerekmektedir.
    Diğer yandan; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, bilirkişinin ibraz edilen bireysel hizmet sözleşmesini gördüğü ve buna göre tespitler yaptığı anlaşılmaktadır. Ancak, seri dava mahiyetinde olduğu anlaşılan dosyada, söz konusu bireysel hizmet sözleşmesi fiziken Yargıtay’a gönderilen dosya içerisinde yer almadığı gibi UYAP sisteminde de kayıtlı değildir. Ayrıca, başka işçiler tarafından aynı davalıya karşı açılan emsal nitelikteki dava dosyalarının Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 2018/409 esas 2020/8563 karar, 2018/400 esas 2020/8560 karar sayılı dosyalarında da incelemeye konu edildiği ve davacı ile yapılan yurtdışı hizmet sözleşmesinde çalışma süresinin günlük 8 saat, haftalık 48 saat olarak düzenlendiğine ilişkin hüküm bulunduğu tespit edilerek, sözleşmede kararlaştırılan haftalık 45 saatin üzerindeki 3 saatlik fazla çalışmanın da kararlaştırılan ücretin içinde olacağı belirlenip, bu hususta bozma kararı verildiği görülmektedir.
    Mahkemece, dosya içeriğinde bulunmadığı için denetlenemeyen bireysel hizmet sözleşmesi temin edilip incelenmesi, yukarıda belirtildiği şekilde saat ücreti ile buna göre belirlenecek aylık ücretin ve günlük çalışma saatlerinin belirlenmesine ilişkin hükümler içermesi halinde, aylık ücrete dahil olduğu anlaşılan fazla çalışma sürelerinin sözleşme hükmüne göre değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    4- Öte yandan, davacı, Libya’da bulunan şantiyede çalıştığı dönem için alacak talebinde bulunmuş olup, dosya içeriğinde yer alan Polnet kayıtlarından davacının Türkiye’de bulunduğu dönemler tespit edilip, fazla çalışma alacağı, ulusal bayram ve genel tatil alacağı ile hafta tatili alacaklarının hesabına esas süreden bu dönemin dışlanması suretiyle hesaplama yapılması gerekmektedir. Bu yön gözetilmeden karar verilmesi de bozma sebebidir.
    Sonuç:
    Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 02.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.








    Hemen Ara