Esas No: 2015/2023
Karar No: 2015/3086
Karar Tarihi: 16.09.2015
Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan - Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/2023 Esas 2015/3086 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname No : 11 - 2011/280901
MAHKEMESİ : Sungurlu(Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 21/04/2011
NUMARASI : 2009/476 (E) ve 2011/234 (K)
SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
1- 5237 sayılı TCK"nun 206. maddesinde düzenlenen ve doktrinde "fikri sahtecilik" olarak adlandırılan "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak" suçunun oluşabilmesi için, kişinin açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere beyanı alan memur bu beyanın doğruluğunu araştırıp tahkik etmek ve daha sonra edindiği kanaate göre resmi belgeyi düzenlemek durumunda ise, bir başka ifade ile resmi belge sadece kişinin (sanığın) beyanına göre değil de memur tarafından yapılacak inceleme sonucuna göre meydana getirilmekte ise bu maddede tanımlanan suç oluşmayacaktır.
Somut olayda,sanığın,olay tarihinde yapmış olduğu trafik kazası nedeniyle olay yerine gelen trafik görevlileri tarafından tutanak tanzim edileceği esnada kazayı kendisinin değil olay yerinde bulunmayan arkadaşının yaptığını beyan ettiği,ancak trafik görevlileri tarafından bu beyan şüpheli görülerek çevreden yapılan araştırma neticesinde kazayı sanığın yaptığının tespit edilmesi üzerine hakkında trafik kaza tespit tutanağı düzenlendiği, buna göre sanığın beyanıyla gerçeğe aykırı bir tutanağın düzenlenmesine sebebiyet vermediğinin anlaşılması karşısında; yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine dair hüküm kurulması,
Yasaya aykırı,
2- Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanığın adli sicil kaydında bulunan ve tekerrüre esas alınan Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesinin 2007/302 Esas, 2008/107 Karar sayılı ilamına konu doğrudan verilen adli para cezalarının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu"nun 305/1 fıkra 1. bendi gereğince kesin nitelikte olduğu ve aynı maddenin son fıkrası uyarınca tekerrüre esas alınamayacağı, adli sicil kaydında yer alan Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/763 Esas, 2008/231 Karar sayılı ilamı ile Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/390 Esas, 2008/659 Karar sayılı ilamının ise su hırsızlığına ilişkin olmaları nedeniyle 6352 sayılı Yasanın geçici 2/2. maddesi gereğince uyarlama yargılamasına tabi olması, bu suçun sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK"nun 6352 sayılı Kanunla değişik 163/3. maddesinde karşılıksız yararlanma suçu olarak düzenlenmesi ve koşullarının bulunması durumunda, “ceza verilmesine yer olmadığı” seçeneğinin öngörülmesi karşısında, öncelikle sanığın su hırsızlığı suçundan dolayı adli sicil kaydında bulunan sabıkalarının silinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılıp sonucuna göre tekerrüre esas olup olmadıklarının ve buna göre de temel cezanın belirlenmesindeki ölçütler ile seçenek yaptırımlara çevirme, erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususlarının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.09.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.