Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5463 Esas 2011/10508 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/5463
Karar No: 2011/10508
Karar Tarihi: 18.10.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5463 Esas 2011/10508 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/5463 E.  ,  2011/10508 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BODRUM 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 02/12/2010
    NUMARASI : 2009/911-2010/996

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, miras bırakan babası M. F.O., çekişme konusu 1147 parsel sayılı taşınmazını, mirasçıdan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı şekilde ölünceye kadar bakma akdiyle davalı oğluna temlik ettiğini; murisin bakıma ihtiyacının olmadığını, ayrıca son zamanlarda da iradesinde zayıflık bulunduğunu ileri sürerek, tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur.
    Davalı, murisin davacıya da taşınmaz temlik ettiğini, mal kaçırma amacının bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece;"... miras bırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçılarını kapsar biçimde bir paylaştırma yapıp yapmadığının, mal kaçırmak kastının bulunup bulunmadığının araştırılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyulmuş olmakla yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.10.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .....tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkin olup, Mahkemece, hükmüne uyulan Daire bozma kararından sonra yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, miras bırakanın davalıya yapmış olduğu temlikin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olmadığı benimsenerek davanın reddine karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
    Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
    Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
    Somut olaya gelince; miras bırakan M. F.O. davanın tarafları dışında başka mirasçısının bulunmadığı, miras bırakanın, çekişme konusu 1147 parsel sayılı taşınmazını 15.9.1999 tarihinde ölünceye kadar bakma aktiyle davalı oğluna temlik ettiği; daha önceden de 31.1.1992 tarihinde 30 parsel sayılı taşınmazdaki 19, 26 ve 27 nolu 3 adet bağımsız bölümü davacı oğluna satış yoluyla devrettiği kayden sabittir.
    Yukarıda da değenildiği üzere; miras bırakanın, temlikteki gerçek iradesinin bakım olması amaçlanıyorsa, genel malvarlığına oranla makul kalacak düzeydeki bir veya birkaç taşınmaz veya taşınmaz payını devrederek amacına ulaşması mümkün iken, malvarlığının ağırlığını ve çoğunluğunu teşkil edecek şekilde ve nitelikte üzerinde 30 yataklı otel bulunan çekişme konusu taşınmazını ölünceye kadar bakma aktiyle davalı oğluna devretmiş olmasında, bakımının sağlanmasının amaçlandığını söylemek hayatın olağan akışına aykırı olup, bu husus, miras bırakanın muvazaalı işlem yapma iradesinin bulunduğunu ortaya koymaktadır.
    Zira, Mahkemece yapılan keşfe dayalı olarak düzenlenen, 09.07.2007 tarihli bilirkişi kurulu ek raporuna göre, davalıya temlik edilen çekişmeli 1147 parsel sayılı taşınmazın dava tarihinde ki değerinin 860.000,00TL; 05.02.2010 tarihli bilirkişi kurul raporuna göre davacıya temlik edilen 30 parsel sayılı taşınmazdaki 19, 26 ve 27 nolu bağımsız bölümlerin dava tarihi itibariyle toplam değerinin 73.750,00. TL olarak tespit edildiği görülmektedir.
    Öyleyse, davalıya temlik edilen taşınmazın değeri itibariyle, makul bir oranda ve düzeyde olduğu söylenemeyeceği gibi, davacıya devredilen bağımsız bölümlerin değeri gözetildiğinde de, miras bırakanın sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde bir paylaştırma yaptığından da söz edilemeyeceği açıktır.
    Hemen belirtilmelidir ki, muvazaalı işlem yapmak kastıyla hareket eden kişinin, bu amacını gizlemek bakımından diğer mirasçı ya da mirasçılara da bazı değerleri intikal ettirmesi olanaklıdır.
    O halde, çekişmeli taşınmazın miras bırakan tarafından davalıya temlikin, mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 18.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara