Esas No: 2011/7435
Karar No: 2011/9623
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7435 Esas 2011/9623 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/03/2011
NUMARASI : 2010/93-2011/128
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalılara ait komşu 3 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ev ve muhdesatın imara, tasdikli projesine ve komşuluk hukukuna aykırı inşa edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, aynı hususlarda kesin hüküm bulunduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddiaların sübut bulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kesin süreye rağmen ara kararlarının yerine getirilmediği, herhangi bir delil sunulmadığı ve ileri sürülen hususların subut bulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkca belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HUMK.nun l59. maddesi açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı yasanın l63. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma Yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara
kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Somut olaya gelince; mahkemece 23.09.2010 tarihli oturumda, Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/298 Esas, 2004/234 Karar sayılı dosyasının tetkiki için mahkemesinden getirtilmesi ve dayanılan tapu kayıtları ile harita ve planlarının ilgili Tapu Sicil Müdürlüğü ile İmar Müdürlüğünden istenmesi ve belirtilen hususların yerine getirilmesi hususlarında gerekli masrafların davacı tarafça 20 günlük sürede karşılanması yönünde kesin süre verilmiş ise de; anılan mahkeme dosyasına delil olarak davacının değil davalı tarafın dayandığı ve dosyanın getirtilmesi hususunda yapılacak masrafın davalı tarafından karşılanması gerektiği gibi, kesin süreye uyulmamakla ne gibi yaptırım uygulanacağı da belirtilmemiştir.
Bu durumda, yukarda açıklandığı anlamda hükme esas alınacak nitelikte bir ara karar kurulduğu ve kesin süre tayin edildiği söylenemiyeceği gibi, davacının hangi parsel maliki olduğunun açıklattırılmaması ve bu kayıtların da dosya arasına alınmaması da doğru değildir.
Davacı vekilinin, temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.