Esas No: 2011/6343
Karar No: 2011/9597
Karar Tarihi: 29.09.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6343 Esas 2011/9597 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İNEGÖL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/10/2010
NUMARASI : 2007/633-2010/518
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları İ. G."in maliki olduğu 84 parseldeki 3 nolu bağımsız bölümün hastalığından yararlanılarak, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla vekil aracılığı ile davalıya muvazaalı satıldığını ileri sürerek, satışın iptali isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava; tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakan İ.G.’in maliki olduğu 84 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümün, 31.7.2007 tarihli akitle vekil aracılığı ile davalıya satış suretiyle temlik edildiği görülmüştür.
Davacılar da temliki işlemin yapıldığı tarihte miras bırakanın hasta ve yaşlı olup hukuki ehliyetinin bulunmadığını ve temliki işlemin ikinci eşe mal kaçırma amacıyla emanetçi konumunda olan davalıya muvazaalı yapıldığını ileri sürerek eldeki davayı açtıkları anlaşılmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, İddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacıların ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayandığı sonucuna varılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.4.1990 gün ve 1990/1–152, 1990/236 sayılı kararında vurgulandığı gibi, davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Hukuki sebeplerden bir tanesinin diğer hukuki sebebin incelenmesine olanak verir niteliği bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebep aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabilir.
Mahkemece, 2659 sayılı Yasanın 7/6 ve 16/d maddeleri gereğince Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile miras bırakanın temlik tarihinde hukuki ehliyetinin bulunduğu saptanmış, ancak davada dayanılan diğer hukuki neden olan muvazaa iddiası yönünden hükme yeterli inceleme ve araştırma yapılmamıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı? Yoksa mal kaçırma amacın mı? Üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Hal böyle olunca; muris muvazaası iddiası yönünden, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda bir inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.