Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, dava konusu 393 parselde kayıt maliki olduğunu, sınır komşusu 503 parsel maliki olan davalının kadastral sınırları içinde yaptığı hafriyat çalışmaları sonucu taşınmazlar arasında kot farkı oluştuğunu, taşınmazının davalının taşınmazına kayma, göçme yıkılma gibi tehlikelerin doğduğunu, elatmanın önlenmesine, eski hale getirilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasına veya gerekli bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kendi taşınmazında düzeltme ve tesviye çalışmaları yaptığını, müdahale olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulüyle, elatmanın önlenmesine, taşınmazın eski hali getirilmesi için 18.525,00.-TL‘lik masrafın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
arar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava; komşuluk hukukundan kaynaklanan muarazaanın giderilmesi., eski hale getirme ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece; elatmanın önlenmesine, taşınmazın eski hale getirilmesi için 18.525,00 TL masrafın davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm sadece davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalının kendi taşınmazında yaptığı kazı nedeniyle iki parsel arasında kot farkının oluştuğu, davacıya ait taşınmazın 115 m²’lik bölümünde kayma meydana geldiği ve taşınmazlar arasında istinad duvarı yapılmasının zorunlu hale geldiği açıktır.
Gerçekten; T.M.K.’nun 738. maddenin 1. fıkrası gözetildiğinde “ taşınmaz malikinin, kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınması gerektiği tartışmasızdır. Bu durumda kot farkının oluşmasına neden olan davalının gerek eski hale getirme yönünden alınması gereken önlemlerden ve gerekse bunlar için söz konusu olan masraflardan sorumlu olması doğaldır. Bu nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olması kural olarak doğrudur.
Ancak dava dilekçesindeki istek öncelikle gerekli önlemlerin davalı tarafından giderilmesi olmadığı takdirde bedelin tazmini yönündedir. Bu nedenle gerek Jeolog gerekse İnşaat Mühendisi bilirkişi raporlarında zararın istinat duvarı yapılarak giderilebileceği bunun için de projelendirilmesi halinde gerçek maliyetin tespit edilebileceği bildirilerek genel hatları itibariyle 18.525,00.-TL. masraf gerektiği açıklanmış, mahkemece de bu bedele hükmedilmiştir. Öte yandan sözü edilen isnat duvarı projelendirilemediği için kesin maliyet ortaya çıkarılamamıştır.
Hal böyle olunca; mahkemece dava dosyasının yeniden bilirkişilere tevdii edilerek anılan duvarın projelendirilmesi halinde çıkacak kesin maliyetin belirlenmesi keza hüküm yerinde öncelikle sözü edilen duvarın davalı tarafından yaptırılmasına olmadığı takdirde duvarın davacı tarafından yapılması ve bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesi ve her iki halde de davacının hükmü temyiz etmediği böylece davalı yararına bedel bakımından usuli kazanılmış hak doğduğunun nazara alınması hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.
Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.