Esas No: 2011/4673
Karar No: 2011/9297
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4673 Esas 2011/9297 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BURSA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2010
NUMARASI : 2008/543-2010/455
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı bulunduğu 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlara davalı paydaşların eski binaların aslına uygun olarak yeniden restorasyon yönündeki anlaşma ve İmar Yasasına aykırı olarak değişiklikler yaptıklarını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davası bulunduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddiaların sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, paydaşlar arası elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre, çekişmeli 4137 ada 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlarda davacı ve davalıların paydaş oldukları, taşınmazlar tek bir parsel gibi değerlendirilip fiili kullanım biçiminin oluşturulduğu ve her paydaşın kullanımına özgülenen yer bulunduğu, davacının belirlenen kullanım biçimi ve bu doğrultuda hazırlanan restorasyon (yenileme) planına aykırı olarak değişiklikler yapıldığından bahisle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; yukarıdaki ilkeler doğrultusunda olaya bakıldığında gerçekten çekişmeli taşınmazlarda tarafların rızası doğrultusunda tadilat projesi hazırlandığı ve ruhsat alındığı, bu projeye ve ruhsata uygun olarak da tadilat yapıldığı keşfen belirlenerek yıkım isteğinin reddedilmiş olması doğrudur. Bu yöne değinen davacının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,
Ancak, elatmanın önlenmesi isteği bakımından T.M.K. 688.maddesi uyarınca iki ayrı taşınmazda tek taşınmaz gibi paylaşım yapılmasına olanak bulunmamaktadır. Bu durumda taraflar arasında oluşturulan fiili kullanım biçiminin yukarıdaki ilkelere uygun olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Diğer taraftan, çekişmeli taşınmazlarla ilgili olarak açılmış bulunan ortaklığın giderilmesi davası, taşınmazların mülkiyet sorununu sonuca bağlayacak olup telafisi imkânsız bir zarar doğmadıkça bekletici mesele yapılmasına da gerek bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; davalı S.’in çekişmeli 9 parsel sayılı taşınmazın tamamını kullandığı, davacının kullanabileceği yer bulunmadığı, davacı yönünden anılan taşınmazda intifadan men koşulunun oluşuğu gözetilerek, 9 parsel sayılı taşınmazda davalı S. tarafından davacının payına elattığının kabulüne karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı vekilinin, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.