Esas No: 2011/5882
Karar No: 2011/9294
Karar Tarihi: 22.09.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/5882 Esas 2011/9294 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2011
NUMARASI : 2010/356-2011/112
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, maliki olduğu 53 parsel sayılı taşınmazdaki 35 nolu bağımsız bölümü davalıya sattığını ancak tapuda işlem yapılırken yanlışlıkla aynı taşınmazdaki 37 nolu bağımsız bölümün devrinin yapıldığını öğrendiğini, işlemin hatalı yapıldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, iddiaların yersiz olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, hata hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 53 parsel sayılı taşınmazdaki 37 nolu bağımsız bölüm kayden davacıya ait iken 17.03.2008 tarihli akitle davalıya satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır. Davacı maliki olduğu 35 nolu bağımsız bölümün devri için anlaştıklarını, ancak tapuda iradesine aykırı olarak 37 nolu bağımsız bölümün davalıya temlikinin yapıldığını bu hususu da sonra öğrendiğini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere;Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, Borçlar Kanununda esaslı hatanın tanımı yapılmamış, 24. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (Subjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi B.K.nun 25.ve M.K.nun 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın. Hemen belirtmek gerekir ki, sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, B.K.nun 26. maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.
Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
Somut olaya gelince; hak düşürücü süre yönünden bir araştırma ve değerlendirme yapılmadan, hata olgusunun tespiti yönünden de taraf delillerinin tamamı irdelenmeden, davacının tapuda resmi devir yaptığı, resmi belgenin aksinin aynı kuvvette bir belge ile kanıtlanamadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, hata iddiası yönünden, önce kiracının çıktığı tarihte gözetilerek davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı, sonra esas yönünden taraf delillerinin eksiksiz toplanması özellikle tapu talep formu ve ibraz edilen kira sözleşmelerinin irdelenmesi, gerekir ise davalı ile 35 nolu bağımsız bölümün kiralanmasına ilişkin olarak yapılan kira sözleşmesindeki inkâr edilen imzanın aidiyeti yönünden Adli Tıp Kurumu aracılığıyla inceleme yaptırılması, toplanan ve toplanacak delillerin değerlendirilmesi, var ise hatanın esaslı nitelikte olup olmadığının belirlenmesi ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.