Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kayden paydaş oldukları 11 parsel sayılı taşınmaza, davalılara ait binanın tecavüzlü olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, iyiniyetli olduklarını, tecavüzlü bölümün yıkımının binaya zarar vermesi halinde, bu kısmın temliken tescilini aksi halde enkaz bedeli ve yıkım masraflarının davacılar tarafından ödenmesini talep etmişlerdir.
Davacılar tarafından depo edilen muhtesat bedelinin davalılara ödenerek elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin reddine dair verilen karar Dairece; “... Davada, elatmanın önlenmesi isteğinin yanı sıra yıkım isteğinde de bulunulduğu, davanın bu niteliği itibariyle ve Türk Medeni Kanununun 684, 718 ve 722 maddelerinde öngörüldüğü üzere, üst arzın mülkiyetine tabi olduğundan, çekişmeli taşınmazda mütemmim cüz niteliğindeki yapıların akibeti belli edilinceye kadar, bu tür uyuşmazlıklarda paydaşların tümünün davada yer almalarının zorunlu olduğu, hal böyle olunca, davacılara çekişmeli taşınmazın diğer paydaşlarına husumetin yöneltilmesi için olanak tanınması, davanın görülebilirlik koşulu olan taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası yönünden bir hüküm kurulması gerekirken değinilen usuli eksiklik giderilmeden karar verilmiş olmasının doğru olmadığı ” gereğin değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, Bir kısım davalılar vekili ile bir kısım dahili davalılar vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden; 11 ve 12 nolu parsellerin imar uygulaması sonucu oluştuğu, her ne kadar dosyada hükme esas alınan bilirkişi raporu bulunmamakta ise de, davalılara ait 12 parseldeki binanın imar uygulaması sonucu davacılara ait parsele taşkın hale geldiği anlaşılmaktadır.
Ne varki; noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen belgelerden yargılama aşamasında yeni bir imar uygulaması yapıldığı, 27.08.2010 tarihinde bu uygulamanın sicile yansıtıldığı görülmektedir.
Bu durumda; taraflara ait parsellerin yeni mülkiyet ve geometrik durumlarının gözetilerek uyuşmazlığın çözüleceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; yerinde yeniden keşif yapılarak yeni imar parsellerine ait kroki uygulanmak suretiyle elatma veya bina taşkınlığının saptanması ve oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken değinilen husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; davalılara ait parseldeki taşkın olduğu iddia edilen binanın kim tarafından yapıldığı ve bedelin maliklerden hangisine ödenmesi gerektiği hususlarının gözetilmemesi de isabetsizdir.
Bir kısım davalılar vekili ile bir kısım dahili davalılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.