Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7105 Esas 2011/9250 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/7105
Karar No: 2011/9250
Karar Tarihi: 22.09.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7105 Esas 2011/9250 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/7105 E.  ,  2011/9250 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ISPARTA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 30/12/2010
    NUMARASI : 2009/90-2010/333

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakan babaları A. A."nın 55 parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak ikinci eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptal ve miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalı, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya yapılan temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve pay oranında tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden; miras bırakan A. A."nın 17.03.2009 tarihinde öldüğü, mirasçı olarak davacı çocukları, 2. eşi olan davalı, oğlu ve dahili davalı R. ile dava dışı oğlu M."nın kaldığı, miras bırakan ile davalının 26.09.2000 tarihinde evlendikleri, evlenme tarihinden 9 gün sonra murisin çekişme konusu taşınmazını satış şeklinde davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
    Öte yandan miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacın mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
    Somut olaya yukarıdaki ilkeler çerçevesinde bakıldığında; gerçekten de temlikin bedelsiz olduğu, sabittir. Hemen belirtilmelidir ki bedelsizlik başlı başına murisin mirasçılardan mal kaçırma iradesini ortaya koymaz.Öyleyse miras bırakanın temlikteki gerçek iradesinin önem ifade edeceği ve bunun belirlenmesinin gerekeceği açıktır.
    Dosya içerisindeki davalı tarafından muris A. aleyhine açılan nafaka istekli Isparta Aile Mahkemesinin 2009/ 139 esas nolu dosyasına verilen ve eldeki davada sıhhatine karşı çıkılmayan 5.3.2009 tarihli dilekçede muris taşınmazın davalıya verilmesinin (temlikinin) nedenini aynen " davacının oturduğu ev esasen bana ait idi, evlenince davacı eşim bana da ev ver dedi, bende geçinelim düşüncesiyle oturduğum kendime ait evimi davacıya verdim, satış göstermiş isem de 5 kuruş para almış değilim, yeterki ses kesilsin bana baksın bu yaştan sonra geçinelim dedim.O zaman ben 75, davacı ise 50 yaşında idi.Ben sana bakarım dedi. Bende itimat edip evin tapusunu verdim" demek suretiyle belirtmiştir.Buna göre murisin mirasçılarından mal kaçırma amacıyla temliki gerçekleştiği söylenemez. Esasen tanıklarda bunun aksine bir olguyu ortaya koyamamıştır.
    Bu durumda, olayda 1.4.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme kararının uygulanamayacağı açıktır.
    Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de; iptal ve tescile karar verilen ve keşiften sonra harcı tamamlanan davacıların miras paylarının toplam değeri üzerinden harç ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken taşınmazın tamamının değeri üzerinden harç ve avukatlık parasına hükmedilmesi de isabetsizdir.
    Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK’ un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,22.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara