Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4530 Esas 2011/9005 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/4530
Karar No: 2011/9005
Karar Tarihi: 20.09.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4530 Esas 2011/9005 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/4530 E.  ,  2011/9005 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BODRUM 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 19/07/2010
    NUMARASI : 2008/93-2010/659

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı ve müdahil, ortak miras bırakanın 36 parsel sayılı taşınmazını 12.1.1983 ve 3.1.1992 tarihlerinde satış suretiyle davalı çocuklarına temlik ettiğini, ancak yapılan işlemlerin muvazaalı olduğunu, davalı H."ın payını daha sonra 3.kişiye sattığını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis ve ayrıca tazminat isteklerinde bulunmuşlardır.
    Davalı H., miras bırakanın temliklerinin bedelsiz olduğunu, ayrıca çocuklarının hepsine başka bir taşınmazını da bağışladığını beyan etmiş, diğer  davalılar, iddiaların doğru olmadığını, paylarını bedillerini ödeyerek satın aldıklarını, kaldı ki miras bırakanın davacılara da yer  verdiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Davanın reddine dair önceden verilen kararın, Dairece;" miras bırakanın sağlığında davalı S. aleyhine açmış olduğu dava sonucu verilen ve kesinleşen hükümle işlemin iradi olduğunun belirlendiği, eldeki davanın muris muvazaası hukuksal nedenine dayandığı, önceki şilemle gerekçesi bakımından kesinleşen hükümle belirlenen miras ıbrakanın iradesinin eldeki davada ileri sürülen hukuki sebep ve sonucu bakımından kesin hüküm oluşturmayacağı, eldeki davanın taraflarını bağlamayacağı, muris muvazaası yönünden soruşturmanın yapılması..." gereğine değinilerek bozulması üzerine bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda muvazaa olgusu sabit görülerek davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne, tapu iptali ve tescil davasının kabulüne, müdahilin tüm istemlerinin kabulüne karar  verilmiştir.
    Karar, davalılar S. K.ve N. K.vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.09.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler  vekili Avukat İ. K. ile  temyiz edilenler vekili Avukat H.H. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

     Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis ile ayrıca tazminat isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece; davacının davasının kısmen kabulüne, müdahilin davasının tamamen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanının çekişme konusu 36 parsel sayılı taşınmazını 12.1.1983 tarihinde 1500/5440’ar pay olarak davalı çocukları N.ve H.’a, kalan 2440/5440 payını ise 3.1.1992 tarihinde davalı kızı S.’ye satış suretiyle temlik ettiği, H.’ın 1500/2440 hissesini 15.5.1992 tarihinde 3. kişiye devrettiği; murisin ayrıca dava dışı 48 ada 43 parsel sayılı taşınmazını 28.3.1975 tarihinde davalı kızı N.’e ve onun eşine, aynı ada 58 sayılı parselini 16.2.1996 tarihinde davacı kızı N. ve onun eşine satış şeklinde; 22 sayılı parselini 16.3.1979 ‘da davalı oğlu H.’a, 42 sayılı parselini ise 10.5.1979’da davacı kızı N. ile müdahil eşi F.’ya hibe suretiyle temlik etmiş olduğu; F.’nın da payını 10.5.1990’da kızı S.’ye ve S.’nin de davacı N.’in eşine 23.6.1995 tarihinde devrettikleri anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
     Somut olaya gelince; tarafların ortak miras bırakanın tüm mirasçılarına taşınmazlarında pay temlikleri yaptığı kayden sabittir.
    O halde, miras bırakanın çekişmeli taşınmazdaki pay temlikleri de denkleştirme amaçlı olup, mal kaçırma kastının bulunmadığı tartışmasızdır.
    Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalılar S.ve N.’in temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 20.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 

     

    Hemen Ara