Esas No: 2011/7211
Karar No: 2011/8984
Karar Tarihi: 19.09.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7211 Esas 2011/8984 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : VAKFIKEBİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/07/2010
NUMARASI : 2010/128-2010/136
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine; davalının kayden malik olduğu çekişmeli 182 ada, 1 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ile terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesine eklenen 3. fıkra 2 ve 3. cümle ve geçici 10. maddedeki düzenlemeler karşısında 10 yıllık hak düşürücü süre yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, , hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, yargılama giderlerinden davalı tarafın sorumlu tutulmasına, davalı yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükmü gereğince hak düşürücü süreden davanın reddine, yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalının sorumlu tutulmasına karar verilmiş olması karar tarihi itibariyla doğru ise de, anılan yasanın Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih, 2009/31 Esas, 2011/77 Esas sayılı kararı ile iptal edildiği ve iptal hükmünün Resmi Gazetede yayımlanmasına kadar da aynı tarih ve esas numaralı ve 2011/27 sayılı kararla eldeki davalara uygulanmak üzere yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve usuli kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse de, Anayasa Mahkemesinin anılan kararı karşısında mahkemece 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda inceleme yapılması zorunlu hale gelmiştir.
Diğer taraftan, işin esası bakımından kabul kararı verilmesi halinde 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve eldeki davalara da uygulanması gereken 3402 sayılı Yasanın 36.maddesine bazı ilave düzenlemeler getiren 6099 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağının gözetilmesi gerekeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi, taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmaladır.
Davacı Hazinenin, temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulü ile hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.