Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4726 Esas 2011/8954 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/4726
Karar No: 2011/8954

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4726 Esas 2011/8954 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/4726 E.  ,  2011/8954 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : MERİÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 03/11/2010
    NUMARASI : 2008/11-2010/179

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanları babaları M.’nın, 4 parça taşınmazdaki paylarını, davalı olan oğullarına kadastro öncesinde satış suretiyle temlik ettiğini, murisin kadastro çalışmalarından sonra öldüğünü, temliklerin kız çocuklarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı yapıldığını ileri sürerek, tapu iptal ve payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalılar, çekişme konusu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldıklarını, uzun yıllar sonra dava açılmasının haksızlık olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların temlikinin tek taraflı muvafakat beyanı ile yapıldığı, 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 
    Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Duruşma isteğinin değerden reddiyle gereği görüşülüp, düşünüldü.

    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların tek taraflı muvafakat beyanı ile temlik edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar  verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan M."nın maliki olduğu tapulu taşınmazlarını, kadastro öncesinde 16.10.1975 tarihli resmi akitlerle çeşitli paylarla davalılara satış suretiyle temlik ettiği ve davalılar adına 16.10.1975 tarih ve 5, 6, 7 ve 9 sıra sayılı tapu kayıtlarının oluştuğu, temlike konu taşınmazların 1991 yılında yapılan kadastro çalışmaları ile 1293, 1774, 2735 ve 4587 parsel sayılı taşınmazlar olarak davalılar adına tespit ve tescil edildiği, miras bırakan Mustafa"nın kadastrodan sonra 05.11.1993 tarihinde öldüğü, anılan satış işlemlerinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasıyla eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
    Hal böyle olunca, tarafların tüm delillerinin yukarıdaki ilkeler uyarınca toplanması ve varılan sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, çekişme konusu taşınmazların davalılara devrini sağlayacak bir sözleşme bulunmadığı ve tek taraflı muvafakat beyanı ile tescil edildiği biçimindeki yasal olmayan gerekçelerle ve yanılgılı değerlendirme ile karar  verilmiş olması doğru değildir.
    Davacıların, temyiz  itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,   19.09.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara