Taraflar arasındaki davadan dolayı Karaburun Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 16.06.2009 gün ve 2009/19 esas 2009/35 karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 24.1.2011 gün ve 13655-664 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı Hazine vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava; tapu iptal ve kayıt terkini isteğine ilişkin olup, yerel mahkemece son kurulan hükmün temyizi üzerine; "14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddi gerektiği, öteyandan 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36. maddesi hükmüne bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulup tutulamayacağı hususunun değerlendirilmesi " gerekçesiyle kararın bozulduğu görülmektedir.
Gerçekten de; karar tarihi itibariyle; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın "hak düşürücü süreden reddedilmesi" gereğine değinilerek kararın bozulması doğrudur. Ancak anılan Yasa, Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve 23.7.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak yapılan bozmanın verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Bu durumda, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin olarak bozmanın Anayasa mahkemesinin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümleri de gözetilerek taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmalıdır.
Davacı Hazinenin, karar düzeltme isteğinin H.U.M.K."nun 440. maddesi hükmü uyarınca kabulü ile Dairenin 24.01.2011 tarih, 2010/13655 Esas, 2011/664 karar sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına, mahkemenin 16.6.2009 tarih, 2009/19 Esas- 2009/35 sayılı kararının açıklanan gerekçelerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 19.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.