Esas No: 2011/7560
Karar No: 2011/8903
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7560 Esas 2011/8903 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2010
NUMARASI : 2008/346-2010/384
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ortak miras bırıkanları H."in 26 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümü davalıya, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak ölünceye kadar bakma akti ile temlik ettiğini ileri sürerek tapunun miras payı oranında iptal ve tescilini olmadığı takdirde tenkis isteğinde bulunmuştur.
Davalı, miras bırakana bakım borcunu yerine getirdiğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının muvazaa iddası sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal-tescil ,olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden çekişme konusu 26 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün tarafların ortak miras bırakanı H. tarafından 30.11.2007 tarihinde ölünceye kadar bakma akti ile davalı Y."e temlik edildiği davacı ve davalının murisin evlatlıkları olduğu, davacının yapılan temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; miras bırakanın kalp,yüksek tansiyon hastası olduğu çekişmeli taşınmazın davalıya ölünceye kadar bakım gözetme karşılığı temlik edildiği; miras bırakanın sağlığında akde aykırılık nedeniyle diğer bir deyişle bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasıyla herhangi bir dava açmadığı; özellikle tanık anlatımlarıyla davalının murisle ilgilendiği, bakıma ihtiyacı olduğu, davalının onun her türlü bakımını yerine getirdiği; bakımın sağlanabilmesi için başkaca verilecek mal varlığının bulunmadığı; bu tür temlikin bu açıdan zorunluluktan kaynaklandığı duraksamayacak biçimde ortaya çıkmaktadır.
Tüm dosya kapsamı yukarıda özetlenen olgular , açıklanan ilklerle birlikte değerlendirildiğinde, gerçek iradenin mal kaçırmaya yönelik olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle ,yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerden ötürü HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.9.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.