Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4131 Esas 2011/8344 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/4131
Karar No: 2011/8344

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/4131 Esas 2011/8344 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/4131 E.  ,  2011/8344 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANKARA 24. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 14/12/2010
    NUMARASI : 2010/73-2010/334

    Taraflar arasında görülen davada;   
    Davacı, davalı V.’ın babası ve kardeşi olan M. ile resmi nitelikte olmayan ortaklığın sona erdirilmesi ve hesaplaşma bağlamında maliki bulunduğu 469 nolu parseldeki 1000/62576 payın davalı V.’a devri için diğer davalı kardeşi A.’e verdiği vekaletnamenin bu payın devri için 1998 de kullanılmasından 7 yıl sonra aynı taşınmazda bulunan 6000/62576 payının bedelsiz bilgi ve rızası dışında vekil A. tarafından davalı V.’a temlik edildiğini davalıların kendisini zararlandırma kastı ile hareket ettiklerini ileri sürüp davalı V. adına kayıtlı 6000//62576 payın iptali ile adına tescilini olmazsa taşınmazın bedelinin tahsilini istemiştir.
    Davalı A.önce davacının iddialarının doğru olduğunu bildirmiş, daha sonra bu beyanlarından vazgeçtiğini bildirerek davanın reddini savunmuş, davalı V. davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davalı A.’e verilen vekaletnamenin davacı tarafından taşınmazdaki tüm hisselerini kapsar şekilde verildiği gerekçesiyle iptal tescil isteğinin reddine taşınmazın bedelinin tahsili isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.07.2011 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat A. H.U. ile temyiz edilenler vekili Avukat Y.K.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece vekaletin davacıya ait tüm payların satışına izin verdiği (kapsadığı) gerekçesiyle iptal tescil isteğinin reddine, vekil A.S.’den satış bedelinin tahsiline karar verilmiştir.
    Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 
     Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta  malik  tarafından vekilin  bir  taşınmazın  satışında,  dilediği  bedelle  dilediği  kimseye  satış  yapabileceği
    şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona  dürüstlük Kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. 
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında  bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. 
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olaya gelince; vekil olan A..davacının kardeşi , kendisine vekaleten temlik yapılan V. ise diğer kardeşi M.’in oğludur.
    Davacı, malik olduğu paydan  1000/62576 payın satışı bakımından kardeşi A..’e vekalet verdiğini ve bu satışın 31.8.1998 de gerçekleştirildiğini, vekaletname her nekadar tüm payların satışını kapsar şekilde düzenlenmişse de anılan bu husus kendisini zararlandırmanın haklı ve geçerli bir nedeni olarak kabul edilemeyeceğini bildirerek eldeki davayı açmıştır.
    Gerçekten de, akit tablosunda satış bedeli 5.000.00-TL olarak gösterilmişse de keşifte çekişme konusu edilen pay miktarının 434.400.00-TL olduğu saptanmıştır. Değerler arasındaki bu denli aşırı farkın davacının yararına olduğu söylenemez.Kaldı ki, kendisine temlik yapılan kişide gerek davacının gerekse vekilin yeğeni olup vekil olan A. çekişme konusu payın temlikinden vekil eden abisi S.’nin haberinin olmadığı halde işlemi gerçekleştirdiğini   bildirmiştir.
    Öyle ise, vekil ile pay edinen V.’ın el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacıyı zararlandırma kastı ile temliki gerçekleştirdiklerini kabul etmek gerekir.
    Buna göre, davanın iptal tescil isteği bakımından kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 14.07.2011  tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara