Esas No: 2011/7015
Karar No: 2011/8234
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7015 Esas 2011/8234 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ÇARDAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/10/2010
NUMARASI : 2009/48-2010/149
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı S. Ö."a ait çekişme konusu taşınmazları, mirasçılardan K."ın oğlu olan davalının 2003 yılından beri işgal ederek tarım yaptığını, noter kanalı ile ihtar çektiği halde sonuç alamadığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında da, faiz isteği yönünden dava dilekçesini ıslah ettiğini bildirmiştir.
Davalı ve dahili davalılar, yıllar önce yapılan fiili taksim sonucu taşınmazların K."a verildiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazları mirasçıların aralarında paylaştıkları ve bu şekilde yıllardır kullandıkları gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, paydaşı bulunduğu çekişme konusu taşınmazları haklı ve geçerli bir nedeni olmadığı halde paydaşlar arasında yeralan K."ın oğlu S. tarafından yıllardır işgal edilerek tarım yapmak suretiyle kullanıldığını ileri sürerek eldeki davayı açmış ve mahkemece paydaşlar arasında taşınmazın tasarrufu bakımından taksim olgusunun gerçekleştirildiği ve davalının da annesi K."ın kullanımına bırakılan yeri tasarruf ettiği ve annesine teban kullandığı gerekçesi ile davanın reddedildiği, öte yandan; dava dilekçesinde sadece ecrimisil isteği yönünden değer bildirildiği ve bu değer üzerinden harç alındığı, elatmanın önlenmesi isteği yönünden bir değer bildirilmediği ve bu talep yönünden harç alınmaksızın neticeye gidildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, HUMK"nun 413 ve 492 Sayılı Harçlar Kanununun 16.maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 Sayılı İ.B.K.) ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32 maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı tartışmasızdır.
Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 Sayılı Kanunun 32.maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış 30.madde hükmünde de " ... muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. HUMK." nun 409.maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır." düzenlemesine yer verilmiştir.
Bilindiği üzere, Harçlar Kanunu harç alınması veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesini ve harçı yatırılmaması halinde de ne gibi bir mukteza tayin edileceğini 30. ve 32.maddelerinde hükme bağlamıştır.
Hal böyle olunca, dava dilekçesinde elatıldığı iddia edilen yerlerle ilgili olarak bir değer belirtilmediği gözetilmek suretiyle, davacıya bu istek bakımından dava değeri sorularak açıklattırılıp, belirtilecek değere göre harç ikmali yaptırılması, bildirilecek değere itiraz edilmesi halinde keşfen belirlenecek değere göre harcın tamamlattırılması ve ondan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekirken anılan bu hususun gözetilmemiş olması doğru değildir.
Diğer taraftan kabul tarzı itibariyle; 68 ada 12 parsel sayılı taşınmazın ifraz görerek 6 ila 13 nolu müfrez parsellerinin meydana geldiği, ne var ki mahkemece dava konusu edildiği halde anılan taşınmazlarla ilgili bir uygulama, inceleme ve araştırma yapılmadığı, diğer taraftan davaya konu edilen 34 ada 52 ve 24 ada 17 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tapu veya çap kayıtlarının getirtilmediği ve davacının annesi olan K."la mülkiyet ilişkisinin bulunup bulunmadığının saptanmadığı, öte yandan; davacının işgale son verilmesi bakımından davalıya 17.10.2006 tarihinde keşide etmiş olduğu ihtarname de, çekişmeye konu edilen bazı taşınmazların Çardak Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2004/96 Esas, 2005/326 Karar sayılı Ortaklığın Giderilmesi davasına konu olduğu bildirildiği halde, anılan dava dosyasının getirtilerek incelenip akıbetinin ne olduğunun belirlenmediği, böylece anılan taşınmazlarda davacının mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının olup olmadığı ve buna göre davada, davacının sıfatının var olup olmadığının tespit edilmediği, diğer taraftan, davalının annesi paydaş olan K."ın vesayet altına alınarak kendisine A. Ç."ın vasi atandığı gözetildiğinde, davalıya, vesayet altındaki K."a teban taşınmazları kullanma yönünden izin verip vermediği, başka bir ifadeyle vasinin olurunun bulunup bulunmadığı üzerinde durulmamış olunması da isabetsizdir.
O halde; eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.