Esas No: 2011/3802
Karar No: 2011/8134
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3802 Esas 2011/8134 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ALACA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/10/2010
NUMARASI : 2009/25-2010/264
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı A.İ.’ın dava konusu 1318, 1301, 73 ve 238 parseller ile dava dışı taşınmazlarını muvazaalı olarak temlik ettiğini, temliklerin bedelsiz olduğunu ileri sürerek, anılan taşınmazların tapularının iptali ile tamamının miras payına karşılık adına tescilini, bu taşınmazların miras payını karşılaması halinde, bilirkişilerce belirlenecek bedelin davalı R.’dan tahsilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.07.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A.C. ile temyiz edilenler vekili Avukat M. F.A. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, tapu iptal, tescil ve bedel isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, davacının taşınmazlarda tam pay olarak iptal ve tescil istediği, dava dışı mirasçılar olduğu ve tereke adına talepte bulunulmadığı gerekçesiyle dava reddedilmişse de; dosya içeriğinden ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davadaki isteğin muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olduğu, muris muvazaasına dayalı davalarda, miras payı oranında iptal ve tescil isteğinde bulunabileceği ve her bir mirasçının miras payından fazlasına hükmedilmesinin olanaklı bulunmadığı gözetildiğinde, eldeki davanın muris muvazaası yönünden bir araştırma yapılarak, sonuçlandırılması gerekeceği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır.
Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını, mirasçıları arasında hoş görü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde, miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak paylaştırmanın mı? yoksa mal kaçırma amacın mı? üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeleri kapsar biçimde hükme yeterli bir araştırma yapılarak miras bırakanın gerçek iradesinin açıklığa kavuşturulması, iddianın sabit olması halinde davacının miras payı oranında iptal ve tescile hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 12.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.