Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6561 Esas 2011/8103 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/6561
Karar No: 2011/8103

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6561 Esas 2011/8103 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/6561 E.  ,  2011/8103 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ORTACA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 23/12/2010
    NUMARASI : 2010/382-2010/469

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, dava konusu 1018 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olduğunu, komşu 1029 parselde iştirak halinde malik olan davalıların taşınmazına tecavüzlü olduğunu, elatmanın önlenmesi istekli karşılıklı açılan iki davada farklı bilirkişi raporu alınarak farklı hükümler kurulduğunu ileri sürerek taşınmazların sınırlarının tespiti ile davalıların haksız tecavüzünün ve taraflar arasındaki iki farklı mahkeme kararından doğan muarazaanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, 1029 parselin murisleri D. S.’na ait iken ölümü ile mirasçılarına intikal ettiğini, davacının paydaşı olduğu taşınmaza müdahale edildiği yönündeki iddianın Mahkemenin 2005/8211 ve 1998//329 esas sayılı dosyalarında yapılan keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporları karşısında asılsız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Davanın reddine ilişkin karar  Dairece; “…elatmanın önlenmesi davalarında verilen kararların kesin hüküm niteliğinde olmayıp bu kararlar ile çapta belirtilen kadastral sınırların değiştirilemeyeceği belirtilerek üç kişilik bilirkişi heyeti ile taraflara ait çapların uygulanması, bu uygulama sırasında varsa değişikliklerin irdelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi ” gereğine  değinilerek bozulmuş, mahkemece direnme kararı verilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulu, 30/06/2010 tarih, 2010/1-303-358 sayılı kararı ile “…olayların gelişimi, dava dilekçesinin içeriğindeki anlatımlar ve özellikle dava dilekçesinin sonuç bölümündeki ifadeden, davacının yargılamanın iadesi talebinde bulunduğunun açık olduğu vurgulanarak yargılamanın iadesi isteminin irdelenmesi, yerinde görülmemesi halinde reddedilmesi, aksi halde HUMK’nun 445/10 maddesi hükmü ile birlikte anılan Kanunun 450. maddesi hükmü dikkate alınarak karar verilmesi yoluna gidilmesi gerektiği” yönünde karar verilmiş, mahkemece Hukuk Genel Kurulunun bozma ilamına uyularak  yapılan yargılama sonucunda yargılamanın iadesi istemi reddedilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava; yargılamanın iadesi istemine ilişkin olup mahkemece isteğin reddine karar verilmiştir.
    Davacı eldeki davada; Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/235 E. ve Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/319 E. sayılı dosyalarında verilen kararların taraflarının, konusunun ve sebebinin aynı olduğunu, aynı yere ait iki farklı karar ve bilirkişi raporu bulunduğunu, ikinci raporun hiçbir ölçüm yapılmadan tamamen ofiste hazırlandığını belirterek, davalılara ait taşınmazın davacının taşınmazına yaptığı haksız tecavüzün önlenmesine karar verilmesini talep etmesinin yanında “…taraflar arasındaki iki farklı mahkeme kararından doğan muarazanın önlenmesine…” de karar verilmesini talep etmiştir.
    Taraflar, dava sebebi ve konusu (müddeabihi) aynı olan bir dava hakkında verilen hükme aykırı yeni bir hüküm verilmesine sebep olabilecek bir madde (kanuni dayanak) yokken, aynı mahkeme veya başka bir mahkeme tarafından önceki (birinci) hükme aykırı ikinci bir hüküm verilmiş bulunması, yargılamanın yenilenmesi sebebidir. (HUMK.m.445/10) Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/235 E. ve aynı mahkemenin 2001/319 E. sayılı dosyalarında dava sebebinin, tarafların ve konularının aynı olduğu tartışmasızdır.
    Olayların gelişimi, dava dilekçesinin içeriğindeki anlatımlardan ve özellikle dava dilekçesinin sonuç bölümündeki ifadeden, davacının yargılamanın iadesi talebinde bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır.
    HGK’nun 30.06.2010 tarih, 29010.1.303-358 sayılı kararı ile de bu olgu benimsenerek yargılamanın yenilenmesi talebinin irdelenmesi, yerinde görülmezse reddedilmesi; aksi halde HUMK. nun 445/10 maddesi hükmü ile birlikte, anılan kanunun 450 maddesi hükmü de dikkate alınarak bir karar verilmesi yoluna gidilmesi gereği vurgulanmıştır.
    Hal böyle olunca; önceki bozma ilamlarında da belirtildiği üzere elatmanın önlenmesi davaları haksız eylem niteliğinde olup elatana karşı her zaman açılabileceğinden önceden verilen kararların kesin hüküm niteliğinde olmayacağı ve önceden görülüp kesinleşen bu kararlar ile çapta belirtilen kadastral sınırların değiştirilemeyeceği gözetilerek üç kişilik bilirkişi heyeti ile taraflara ait çapların uygulanması, bu uygulama sırasında varsa değişikliklerin irdelenmesi ve kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılması; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan,   infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığının varsa miktarını açıkça gösteren kroki ve rapor alınması ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.
    Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK’nu 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,  12.07.2011  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.


     

    Hemen Ara