Esas No: 2011/3414
Karar No: 2011/8091
Karar Tarihi: 11.07.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3414 Esas 2011/8091 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/10/2010
NUMARASI : 2010/20-2010/416
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davalarda;
Davacılar, miras bırakanları Y.K."nın maliki olduğu 14 parça taşınmazının çıplak mülkiyetini davalı kızı R."a 2 parça taşınmazının çıplak mülkiyetini de diğer davalı kızı P."a satış suretiyle muvazaalı temlik ettiğini ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece, temliki işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davaların kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.07.2011 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat İ.D.ile temyiz edilenler vekili Avukat G.Ü.geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davaların kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 16 parsel sayılı taşınmazdan 14 tanesinin çıplak mülkiyetinin tarafların miras bırakanı Y.K. tarafından 13.8.2009 tarihli akit ile davalı kızı R.’a, 2 tanesin çıplak mülkiyetinin de aynı akitle diğer davalı kızı P.’a satış suretiyle devredildiği, davacılarında, temliki işlemin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı yapıldığını ileri sürerek eldeki davaları açtıkları anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l–4–1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, miras bırakan tarafından sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapılmışsa, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda belirtilen ilkeleri kapsar biçimde bir inceleme ve araştırma yapıldığını söyleme imkanı bulunmamaktadır.
O halde, anılan ilkeler çerçevesinde tarafların bildireceği delillerin eksiksiz toplanması, tanıkların dinlenilmesi, murisin taşınmaz satmaya ihtiyacı olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının ilgili kurumlardan araştırılması, satışa ilişkin bedel ödemesi yapılmış ise ilgili evrakların temini, murisin tüm mal varlığının araştırılması ve sonucuna göre bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, hiç tanık dinlenmeden, güvenliği tam olarak belirlenemeyen zabıta araştırması gerekçe gösterilerek hüküm kurulmuş olması doğru değildir,
Kabule göre de, birleşen davaların her birinde dava dilekçelerinde gösterilen ve itiraza uğramayan dava değeri üzerinden davacılar yararına avukatlık ücreti takdiri gerekirken, keşfen belirlenen ve harcı ikmal edilmeyen değer üzerinden fazla avukatlı ücreti takdiri doğru olmadığı gibi davalarda davacı tarafın miras payına isabet eden kısmın değeri üzerinden harca hükmedilmemiş olması da yerinde değildir.
Davalıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 11.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.