Esas No: 2011/6623
Karar No: 2011/8071
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6623 Esas 2011/8071 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/09/2008
NUMARASI : 1991/56-2008/587
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalılar adına tapulama tespiti yapılan 18 parsel sayılı taşınmazın miktar itibariyle davalıların dayanağı tapular ve vergi kayıtlarında yazılı miktarlardan fazla olduğunu, fazla miktarın hazine adına tespit görmesi gerektiğini, Kadastro Mahkemesince müdahale istekleri yönünden görevsizlik kararı verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini ileri sürerek kadastro tespitinin iptaliyle hazine adına tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın dayanılan vergi kaydı kapsamında kaldığı ve Kadastro Mahkemesinde verilen kararın kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, kayıt miktar fazlasının iptali ile Hazine adına tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu, ifrazdan önceki, 18 parsel sayılı taşınmazın kadastro sırasında vergi kaydı ve tapu kaydına istinaden davalılar adına tespitinin yapıldığı ve bu tespite karşı dava dışı gerçek kişiler tarafından değişik tapu kaydına istinaden Şanlıurfa 1. Kadastro Mahkemesinin 1972/600 Esas sayılı dava dosyası ile tespite itiraz davasının açıldığı, belirtilen dava dosyasıyla görülen davaya o zaman yürürlükte bulunan 766 sayılı Tapulama Yasasının 48/C maddesi hükmü uyarınca, kayıt miktar fazlasının Hazineye ait olduğu gerekçesiyle, Hazine tarafından müdahale talebinde bulunulduğu ve Tapulama Hakimliğince muteriz gerçek kişilerin dayanağı gerek tapu, gerekse vergi kayıtlarının çekişmeli taşınmazlara aidiyetinin saptanamadığı, aksine tespit dayanağı kayıtların taşınmazı kapsadığı benimsenerek gerçek kişilerin davasının reddine, müdahil Hazine talebi yönünden ise 766 sayılı yasanın 47. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden ret kararı verildiği, ittihaz edilen görevsizlik kararının Yüksek 16. Hukuk Dairesinin 06.12.1990 tarih ve 4712-17014 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği, Hazine tarafından aynı iddia ile eldeki davanın açıldığı ve Mahkemece, Tapulama Mahkemesinde görülen davadaki tespit maliklerinin dayanağını teşkil eden kayıtların çekişmeli taşınmazı kapsadığı şeklindeki benimseme esas alınarak eldeki davanın reddi cihetine gidildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki 18 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine esas alınan ilk tesisi T. Evvel 314 Sani tarihli tapu kaydının gittilerinden Ağustos 1335 tarih 90 sıra nolu tapu kaydında yüz ölçüm miktarının 56 atik dönüm gösterildiği ve bunun da 5146 m2 miktarına tekabül etmesine karşın sonraki tedavül kayıtlarında, özellikle de 23.03.1955 tarih 109 sıra ve 27.01.1967 tarih 12 sıra numaralı tapu kayıtlarında yüzölçümün 51481 hektar olarak yazıldığı ve tapu kayıtlarından mesaha ile bir tashihat kaydına rastlanılmadığı, dolayısıyla anılan tapu kaydının yüzölçüm olarak doğruyu yansıtmadığı görülmektedir.
Öncelikle, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Daire Başkanlığından ilk tesisinden itibaren tüm tedavülleriyle birlikte tapu kaydının getirtilmesi ve varsa miktar farklılığı nereden ileri geldiği üzerinde durulup saptanması ondan sonra tapu kaydının yerinde uygulanarak kapsamının belirlenmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan tespite dayanak tapu kaydının sınırlarında; şarken nehri cari, şimalen mamuca kariyesi takımı, garben tarik, cenuben tepe, dayanak 1936 tarihli 3 tahrir numaralı (120 dönüm-12 hektar miktarlı) vergi kaydında ise sınırlar; doğusu ark, batısı yol, kuzeyi mamuca, güneyi tepe okumaktadır. Hemen belirtilmelidir Ki bu türlü sınırlar kural olarak gayri sabit yani genişletilmeye elverişli sınırlardandır.
Mahkemece mahallinde keşif yapılarak gerek tapu ve gerekse vergi kaydı uygulanarak kapsamları saptanmayıp, daha önce dava dışı kişiler arasında görülen ve kesinleşen Tapulama Mahkemesinin, kayıtların sınırı itibariyle bu yeri kapsadığına ilişkin, kabul kararı eldeki dava bakımından benimsenerek neticeye gidilmiştir.
Oysa daha önceki Tapulama Mahkemesi kararında kayıtların sınırlar itibariyle çekişmeli yere uyduğu kabul edilmekle beraber kayıtlarda görülen sınırlar tek tek irdelenerek sabit olup olmadığı konusunda bir belirleme yapılmış değildir.
O halde önceki mahkeme kararında belirlenen durumun eldeki dava bakımından hazineyi bağlamayacağı gözetilerek mahallinde keşfen, kayıtların kapsamlarının belirlenmesi gerekir. Ne var ki mahkemece bu konuda araştırma yapılmış değildir.
Bilindiği üzere Harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
Yukarıda değinildiği şekilde yapılacak araştırma sonucunda gerek tapu kaydının ve gerekse vergi kaydının çekişmeli yere ait ve gayri sabit sınırlı olduğunun saptanması halinde miktarı fazla olan kayda göre kapsam tayin edilmesi ve kayıt miktar fazlası yönünden 3402 sayılı Kadastro Yasasının 14. maddesinde öngörülen şekilde iktisap koşullarının davalılar yararına gerçekleşip gerçekleşmediğinin yöntemince araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikatla yetinilerek neticeye gidilmiş olması isabetsizdir.
Diğer taraftan çekişmeli 18 parsel sayılı taşınmazın “edinme sebebi” başlığı taşıyan sayfasında, 120 dönümün yani vergi kaydı miktarının üzerinde olan kısım bakımından, “kadastro tespitinden 25 yıl önce tarla haline getirildiği ve kayıt kapsamına dahil edildiği” belirtilmiştir. Bu yöne ilişkin tespit maliklerince tespite karşı bir itiraz varit bulunmadığına göre bu belirlemenin kayıt sınırlarının genişlemeye elverişli olduğu izlenimini uyandırmakta olup, tutanak içeriğine yönelik bir itiraz vacit olmadığından tespit malikleri bakımından bağlayıcı olup olmadığı üzerinde de durulmamış olması doğru değildir.
Öyleyse davacının değinilen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 11.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.