Esas No: 2011/3344
Karar No: 2011/8062
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/3344 Esas 2011/8062 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ÜMRANİYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2010
NUMARASI : 2008/465-2010/626
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan babası C."in 22 parsel sayılı taşınmazdaki 160/480 payını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini ileri sürerek, payı oranında iptalh ve tescil olmazsa tenkis isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalı vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.07.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat D. A. A.ile diğer temyiz eden vekili Avukat M.U.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali,tescil ve tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 22 parsel sayılı taşınmazdaki 80/240 payını davalı Z. Y.adına kayıtlı iken 10.03.1998 tarihli akit ile C. Y."a satış suretiyle devredildiği, aynı payın miras bırakan C. Y.tarafından bu kez 27.04.1998 tarihinde davalı Z."e satıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı, miras bırakan tarafından davalı oğluna yapılan bu temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; taşınmazdaki payın öncesinde Z. adına kayıtlı iken babası olan miras bırakan C."e 25.000 TL bedelle satıldığı, kısa bir süre sonra da C. tarafından yine 50.000 TL bedelle davalıya satıldığı sabit olup, davanın kabulünde menfaati bulunan tanıkların olaylara dayalı müşahhas bildirimleri gereğince C."in cami yapılması konusunda paraya ihtiyacına binaen taşınmazdaki payı temlik ettiği ve temlikteki iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olmadığı dosya kapsamı ile sabit olup, aksine olan mücerret tanık ifadelerine değer verilemeyeceği tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Tarafların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden tarafların vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.