Esas No: 2011/7299
Karar No: 2011/8034
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7299 Esas 2011/8034 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANDIRIN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2010
NUMARASI : 2009/142-2010/338
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları H.S."ın yaşı itibarıyla mal satmaya ihtiyacı olmadığı halde ilaç alacağız diye tapuya götürülerek dava konusu 102 ada 14, 109 ada 245 ve 228 parsel sayılı taşınmazlarının davalı oğullarına satıldığı, davalılara yapılan temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, ehliyetsizlik, hile ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı olarak tapu iptal ve mirasçılar adına tescil, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında davacı 1942 doğumlu M. S."ın vefat etmesi sebebi ile mirasçıları davaya dahil olmuşlardır.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın kabulüne dair verilen karar, Dairece; “ ... Davada ileri sürülen ehliyetsizlik hukuki sebebinin yanısıra terekeye iade istekli taleplerde davada tüm mirasçıların yer almalarının zorunlu olduğu, buna karşılık mirasçı 1950 doğumlu M. S."ın davada yer almadığının anlaşıldığı, hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine Medeni Kanunun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği ” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı M. S. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, ehliyetsizlik, hile ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkin olup, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılarak, davada yeralmayan dava dışı mirasçı 1950 doğumlu M. S."ın davaya dahil edilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda; taraflar 05.04.2010 tarihli oturum zaptında imzaları ile saptanan beyanlarında " dava konusu taşınmazlar konusunda anlaştıklarını, yargılama gideri ve ve vekalet ücreti konusunda bir taleplerinin olmadığını, bu şekilde karar verilmesini istediklerini " bildirerek sulh olmuşlardır.
Hemen belirtilmelidir ki, usul hukukunda düzenlenmemekle beraber sulh bir usul anlaşması niteliğini taşıdığı gibi aynı zamanda bir maddi hukuk işlemidir. Başka bir ifade ile sözleşmedir. Bununla taraflar bazı hak ve borçlarından vazgeçerek rıza ile aralarındaki çekişmeye son vermek istemektedirler. Öğretide ve uygulamada da aynen benimsenmiştir.
Öte yandan; Borçlar Kanunun da öngörülen iradeyi ifsat edici sebeplerle yapıldığı ileri sürülmedikçe sonradan yapılan sulh anlaşmasının bozulduğuna dair beyanlara değer verilemez .
O halde; sulh olma tarihinde davanın sona erdiği gözetilerek, mahkemece sulh anlaşmasının tasdikine şeklinde karar verilmesi gerekirken, değişik sebeplerle duruşmanın başka celseye talik edilerek işin esasının değerlendirilmesi de doğru değildir.
Kabul tarzı itibariyle de çekişme konusu taşınmazlardan 228 ve 234 parsellerin ½ payları dava dışı şahıslar adına kayıtlı olduğu halde bu taşınmazların tamamı üzerinden tapu iptal ve tescile karar verilmiş olması da isabetsizdir. Davacıların, temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.