Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6985 Esas 2011/8031 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/6985
Karar No: 2011/8031

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6985 Esas 2011/8031 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/6985 E.  ,  2011/8031 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : AKYURT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 08/06/2010
    NUMARASI : 2009/97-2010/97
      
    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, miras bırakanı H.R."in 57,  172 ve  220  parsellerde kayıtlı taşınmazlardaki payları ile 381 parselde kayıtlı taşınmazının tamamını, oğlu olan davalı Ş."e satış göstermek suretiyle devrettiğini, davalı Ş." in de aralarındaki gizli anlaşma gereğince 381 parselin ½ payını  kardeşi olan diğer davalıya yine satış  suretiyle  devrettiğini, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olup, muvazaalı olduğunu ileri  sürerek, miras payı  oranında tapu iptal ve tescile  karar verilmesini  istemiştir.
    Davalı Ş. R., çekişme konusu taşınmazları babası olan miras bırakanın ölünceye kadar bakma vaadi ile devrettiğini, yedi yıl babasına baktığını, babasına  bakması sebebi ile taşınmazların bağışlandığını  belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Davalı H. R.,  miras bırakana baktıkları için  bağış yapıldığını, herhangi bir para ödemediğini belirterek, davayı kabul etmiştir.  
    Mahkemece, çekişme konusu temliklerin muvazaalı yapıldığı  gerekçesi ile davanın kabulüne karar  verilmiştir.
    Karar, davalı Ş.R. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. 
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar  verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan H. R."in 172 ve 220 parsel sayılı taşınmazları ile 57 parseldeki payını 09.12.2008 tarihinde davalı oğlu Ş."e, Ş."in de 381 parselin ½ payını üzerinde bırakıp kalan ½ payı kardeşi davalı H."e satış suretiyle temlik ettileri, murisin 23.03.2001 tarihinde vefat ettiği, geride mirasçı olarak  davacı kızı, davalı çocukları ile dava dışı eşi F. ile  3 torununun kaldığı, mirasçılardan F. R."in  kendi miras payına ilişkin olarak aynı hukuki sebeplere dayanarak, aynı mahkemenin 2009/180 Esas, 2010/101 Karar sayılı dosyasından dava açtığı anlaşılmaktadır.
    Davacı, miras bırakan tarafından  yapılan anılan temliklerin  mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.             
          Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; murisin ölümünden önce 7 yıl boyunca felçli olarak yatttığı, murise bu süre boyunca eşi ile davalı çocuklarının baktıkları  tanık  ifadeleri  ve  dosya  kapsamıyla  sabittir. 
    Hemen belirtilmelidir ki; satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. S..bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir. (HGK."nun 29.4.2009 gün 2009/1-130 S.K.) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 gün 1/2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma  amaçlı olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır. Ne var ki, mahkemece bu yönde irdeleme yapılmadığı gibi çekişme konusu taşınmazlar dışında murisin ölümü ile kalan taşınmazlarının bulunup bulunmadığı da tespit edilmiş değildir.
    Öte yandan;  miras bırakanın gerçek iradesinin ortaya konulması ve yaptığı temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği bakımından  öncelikle mirasçılardan F. R.  tarafından açılan 2009/180 Esas sayılı dava dosyası ile eldeki dosya arasında  hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan HUMK.’un 45.maddesi uyarınca birleştirilmelerinde zorunluluk bulunmaktadır.
    Hal böyle olunca; eldeki dava ile yukarıda değinilen dava dosyasının birleştirilmesi, murise ait olan taşınmaz bulunup bulunmadığının saptanması,  yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda toplanan ve toplanacak tüm delillerin bir arada değerlendirilerek murisin gerçek iradesinin  belirlenmesi gerekirken yazılı olduğu üzere  eksik tahkikatla  yetinilerek karar verilmesi doğru değildir.
    Davalı Ş. R."in  temyiz itirazları belirtilen sebeplerle  yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK"un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan  peşin  harcın temyiz  edene  geri  verilmesine,07.07.2011  tarihinde  oybirliğiyle  karar  verildi.

     

    Hemen Ara