15. Ceza Dairesi 2014/3673 E. , 2016/7717 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : Sanıkla hakkında TCK’nın 158/1-d, 52/2-4 ve 53. maddeleri uyarınca mahkûmiyet
Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümler, sanıklar ... ve ... müdafileri ile sanık ... tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü.
Mağdurun, sanıklardan...’e taşınmazın satışı için noterde vekaletname verdiği, bu işlem sırasında sanık ...’in de bulunduğu, ...’in, taşınmazı 3. kişiye satmasına rağmen, aldığı parayı mağdura iade etmediği, bunu öğrenen mağdurun talebi üzerine...’in 70.000,00 Euro bedelli senedi mağdura verdiği, söz konusu senet bedelinin de ödenmemesi üzerine mağdurun bu kez sanık ...’nın yanına danışmak üzerine gittiği, bu sanığın da onu avukatın yanında çalışan kardeşine yönlendirdiği ve diğer sanıklarla irtibata geçtiği, diğer sanıkların mağdura dairesini vermek için para istedikleri, ardından iki daire vermek için de para istedikleri, bu parayı da ... aracılığıyla sanık ...’e gönderdiği, ardından ... ve ...’in kooperatif hisselerinin bulunmamasına rağmen, mağdura noterde hisse devri yaptıkları ve sonrasında mağdurun parasını ödemedikleri gibi dairesini de tekrar devretmedikleri, böylelikle fikir ve eylem birliği içerisinde hareket etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;
Sanıklar ... ve ...’in, satış yetkisi içeren vekaletname ile söz konusu taşınmazı sattıkları, satıştan sonra alıcıdan aldıkları parayı mağdura iade etmedikleri, parayı talep etmesi üzerine mağdura geçerli bir senet verdikleri, bu vekaletnameye rağmen parayı iade etmeme ve daha sonra buna karşılık senet bedelini ödememe eyleminin taraflar arasında hukuki ihtilaf mahiyetinde konu olduğu, nitekim şikayetçinin kiracıyı çıkarmaya yönelik vekaletname verdiğine dair yetki verme niyetiyle hareket ettiğini, kandırılması nedeniyle satış vekaletnamesi verdiğini satımdan sonra öğrendiğini iddia etmesine karşılık diğer sanıkların, dairenin satılmasına yönelik yetki verildiğini belirtmeleri nedeniyle bu aşamaya kadar sanıkların dolandırıcılık kastıyla hareket ettiklerine dair delil bulunmadığı; ayrıca aynı sanıkların sonrasında sanık ...’nın şikayetçiyle birlikte evin parasını istemesi üzerine kendilerine ait kooperatif hissesini satmak istediklerini belirttikleri, her ne kadar hisse sahibi bulunmazsalar da buradaki hilenin önceden doğan borca ilişkin olduğu, kaldı ki, mağdurun evin satışından verilen senedi göstermek üzere sanık ...’ya kendisinin başvurduğu, bu sanığın diğer sanıkları bu olay sebebiyle tanıdığı, mağdurun hükümden sonra verdiği dilekçede Mustafa’nın kendisine yardımcı olmak dışında bir eyleminin bulunmadığını belirttiği dikkate alınarak, eylemin genel olarak hukuki ihtilaf kapsamında kalması nedeniyle unsurları itibariyle oluşmayan suç nedeniyle sanıkların beraatları yerine mahkumiyetlerine hükmolunması,
Kabule göre de;
Mağdurun 09.05.2013 havale tarihli dilekçesinde, zararının sanıklar tarafından hüküm verilmeden önce tamamen giderildiğini belirtmiş olması da dikkate alındığında, mağdur ile vekilinin yeniden beyanlarına başvurularak zararın giderilip giderilmediği, giderilmişse tamamının mı bir kısmının mı giderildiği, kısmi ödeme söz konusuysa sanıkların ceza indirimden yararlanmalarına muvafakat edip etmediği hususlarının sorulmasından sonra TCK’nın 168. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşup oluşmadığının karar yerinde tartışılması suretiyle hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanıklar ... ve ... müdafileri ile sanık ...’in temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesine istinaden halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 17.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.