Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2697 Esas 2011/7963 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2697
Karar No: 2011/7963
Karar Tarihi: 06.07.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2697 Esas 2011/7963 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/2697 E.  ,  2011/7963 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KARTAL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 30/12/2010
    NUMARASI : 2008/487-2010/731

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanın maliki olduğu 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlarını satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescile ya da tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesi ile bir kısım davacılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.07.2011 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat G. S. ile temyiz edilen vekili Avukat K. A.geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil yada tenkis isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, Z. haricindeki diğer davacıların davasının kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı F."nin maliki olduğu 641 m2 lik tarla niteliğindeki 1 parsel ve 685 m2 lik tarla nitelikli 2 parsel sayılı taşınmazlarını 30.3.2006 tarihli akitle davalı kardeşine vekil eliyle satış göstermek suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacılar, miras bırakan F."nin davalıya yapmış olduğu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
    Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706 (yeni 782), Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan, gizlenen gerçek irade ile amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan, bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır.
    Öte yandan, miras bırakanın sağlığında mal varlığının tamamını veya bir kısmını,mirasçıları arasında hoşgörü ile karşılanabilecek makul ölçüler içerisinde paylaştırmışsa, mirasçısından mal kaçırma iradesinden söz etme olanağı yoktur. O halde, miras bırakanın denkleştirme yapıp yapmadığı üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden, taşınır, taşınmaz ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi, her bir mirasçıya geçirilen malların ve hakların nitelikleri ile değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınarak, paylaştırmanın mı yoksa mal kaçırma amacının mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
    Somut olaya gelince, miras bırakanın 22.8.2008 de dul ve çocuksuz öldüğü, mirasçı olarak 5 kardeşi ve 6 yeğenin kaldığı, davacıların kardeş ve yeğenlerden bir kısmı, davalının kardeşi olduğu, kanser hastası olan murise ölümünden önce 2-3 yıl süreyle davalının kendi evinde baktığı, gerekli her türlü tedavisi ile ilgilendiği, tüm sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşıladığı, murisin halen geride 7021 ada 2 parsel sayılı taşınmazda payının bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir.
    Oysa çekişme konusu taşınmazların satış şeklinde davalıya temlik edildiği görülmektedir. Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur.Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği gerek yargısal uygulama ve gerekse bilimsel (öğretide) görüşlerle kabul edilmiştir. Esasen yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.
    O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakının yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği minnet duygusuna dayalı olduğu kabul edilmelidir.
    Hal böyle olunca; açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 06.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara