Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2028 Esas 2011/7913 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2028
Karar No: 2011/7913
Karar Tarihi: 05.07.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2028 Esas 2011/7913 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/2028 E.  ,  2011/7913 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GİRESUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 24/09/2010
    NUMARASI : 2007/151-2010/390

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanları M.’in mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak 181 ada 19 parsel sayılı taşınmazı ile 101 ada 106 parselin 4 / 32 payını 2. eşinden olma kızı Ş.’ye temlik ettiğini, .... ( satılmakla 24 DZ 655) plakalı aracını 2. eşinden olma kızı Ş.’ye devrettiğini ileri sürerek, taşınmazlar yönünden miras payları oranında tapu iptal tescil, araç bakımından saklı paylarına düşen miktarın faiziyle tahsili ve tenkis isteklerinde bulunmuşlardır. Birleşen davada ise davacı Ş. A.101 ada 106 parsel yönünden miras payı oranında tapu iptal tescil talep etmiştir.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, miras bırakanın taksim iradesiyle hareket ettiği, tenkis isteği yönünden de saklı paya tecavüzün bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
    Karar, asıl ve birleşen davacılar vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.07.2011 Salı günü saat 09.40"da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: Asıl dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil olmadığı takdirde tenkis ve tazminat, birleşen dava tapu iptal tescil ve tenkis isteklerine ilişkindir. Mahkemece asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
    Asıl davada dava konusu edilen ve muris tarafından dava dışı 3. kişiye satılan araç yönünden davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Tarafların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
    Öte yandan, 106 parsel sayılı taşınmazdaki bir kısım payların bağış yoluyla davalılara temlik edildiği dikkate alındığında, bağış geçerli bir temlik olduğundan, bağış yoluyla temlik edilen paylar yönünden 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın uygulama yeri yoktur. Bu paylar yönünden de tapu iptal tescil isteğinin reddi doğrudur. Tarafların bu yöne ilişkin temyiz itirazları da yerinde değildir. Reddine. Öteki temyiz itirazlarına gelince;
    Miras bırakan M.’in 106 parsel sayılı taşınmazdaki 3/32 payını dava dışı kardeşi A. bağışladığı, A.’inde bu payları eşit olarak miras bırakanın mirasçılarından S., A.,H. A.’ye bağışladığı, miras bırakanın 1/32 payını dava dışı mirasçısı S.’ya, 4/32 payını davalı Ş.’ye hibe ettiği, 19 parsel sayılı taşınmazın ise miras bırakan tarafından 2. eşi Ürkiye’ye 28.12.1989 tarihinde satıldığı, Ü. tarafından da 05.05.1998 tarihinde davalı kızı Ş.’ye bağışlandığı görülmektedir.
    Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
    Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
    Somut olayda, davalı taraf denkleştirme savunmasında bulunmuş, mahkemece denkleştirme kabul edilerek dava reddedilmiştir. Oysa davacılardan G.’a muris tarafından verilen bir pay bulunmamaktadır. Bu durumda denkleştirmeden söz edilemez. Yine 19 parsel sayılı taşınmazın miras bırakan tarafından 2. eşi Ü.’ye satış suretiyle temlik edildiği, Ü. tarafından davalı kızı Ş.’ye bağışlandığı dikkate alındığında, bu temlikin muvazaalı olup olmadığı yönünden mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Ayrıca son kayıt maliki olan Ş.’nin miras bırakanın kızı olması nedeniyle muvazaalı temliki bilen ve bilmesi gereken konumunda olduğu dikkate alındığında TMK’nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.
    Hal böyle olunca, 19 parselle ilgili olarak miras bırakan tarafından 2. eş Ü.’ye yapılan temlikin muvazaalı olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre tapu iptal tescil isteği yönünden olumlu ve olumsuz bir hüküm kurulması, ondan sonra tenkis hesabı yapılması gerekirken yazılı olduğu üzere yanılgılı değerlendirme ile ret kararı verilmiş olması doğru değildir.
    Tarafların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi gereğince kararın BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara