Esas No: 2011/1906
Karar No: 2011/7911
Karar Tarihi: 05.07.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/1906 Esas 2011/7911 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : EMİRDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2010
NUMARASI : 2007/723-2010/570
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları S.’nin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak dava konusu 269 ada 6 parsel sayılı taşınmazını davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, Belçikada çalıştığını, maaş ve kira gelirleri nedeniyle alım gücü bulunduğunu, bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını,muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakan tarafından davalıya yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davacıların miras payı oranında tapunun iptal ve tesciline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 05.07.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asil ve vekili Avukat İ.G. ile temyiz edilen vekili Avukat E. O. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptal tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden toplanan delillerden, miras bırakan S.’nin dava konusu 269 ada 6 parsel sayılı taşınmazını 11.07.1990 tarihli akitle ve satış suretiyle davalı oğluna temlik ettiği, miras bırakan adına kayıtlı kısmen paylı, kısmen tam mülkiyet halinde 3 parça taşınmazın mevcut olduğu, 16.05.1991 tarihinde 32 ada 63 parsel sayılı taşınmazını, 21.07.1993 tarihinde 32 ada 64 parsel sayılı taşınmazını da dava dışı 3. kişilere sattığı anlaşılmaktadır.
Davacılar miras bırakan tarafından davalıya yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince;davanın kabulünde çıkarı olan ve miras bırakanın kızlarından olan tanık M.’in işlemin gerçek satış olduğu yolunda beyanda bulunduğu,davalının babası ile ilgilendiğini, ona baktığını, bakımı için birkaç kişiyle anlaştığını belirttiği görülmektedir.Davalının yurt dışında çalıştığı, miras bırakana muhtelif tarihlerde yüklü miktarda para gönderdiği dosya kapsamındaki delillerden anlaşılmaktadır.
Öte yandan, çekişme konusu taşınmazın yukarıda değinildiği üzere satış şeklinde davalıya temlik edildiği kayden sabittir. Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. S..in bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği kabul edilmelidir. Esasen yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakının yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.