Esas No: 2011/6420
Karar No: 2011/7882
Karar Tarihi: 05.07.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6420 Esas 2011/7882 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KARABÜK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2011
NUMARASI : 2009/404-2011/316
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları babaları N.’nin, 8 parsel sayılı taşınmazını, gelini olan davalıya ölünceye kadar bakım akti ile temlik ettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, bakım borcunu yerine getirdiğini, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapa iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan N.’nin maliki olduğu 8 parsel sayılı taşınmazı 07.10.2008 tarihinde ölünceye kadar bakım akti ile gelini olan davalı K.’ye temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, davalıya yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır (B.K.m.5ll). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (B.K.m.5l4). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince, tapu idaresinden miras bırakan adına tapuda kayıtlı başkaca taşınmaz bulunup bulunmadığı sorulmuş, verilen cevaplarda, miras bırakana ait bir kayda rastlanmadığı bildirilmiş ise de, kolluk araştırması neticesinde elde edilen vergi beyan cetvelinde yüzölçümü yazılı bir çok taşınmazın varlığı bildirildiği gibi, Karabük ....Noterliğinde düzenlenen 28.06.2007 tarih ve 3743 yevmiye numaralı miras bırakan N.’ye ait vasiyetnamede, çekişme konusu taşınmazın yanında aynen “Ovacuma Dere yöyünde bulunan tapulu tapusuz tüm taşınmaz mallarım” demek suretiyle başka mal varlığının bulunduğuna değinilmiştir. Bir bakıma, bahsi geçen mallar tapuda kayıtlı olması bile, sayılan taşınmazların murisin terekesi haricinde mütalaa edilemez. Buna göre, temlik edilen çekişme konusu taşınmazın, miras bırakanın tek malvarlığı olarak düşünülmesi doğru değildir.
Diğer yönü itibariyle, bazı tanıklar olaylara dayalı bildirimlerinde, miras bırakanın sağlığında davalının kocası olan oğlu E.ile aynı evde birlikte oturduklarını ve murisin yatalak olan eşine davalının hizmet ederek baktığını bildirmişlerdir.
Öyleyse, yukarıda değinilen somut olgular, belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde miras bırakanın temlikteki gerçek iradesinin mal kaçırma olmayıp, bakım ihtiyacını karşılama amaçlı olduğu kabul edilmelidir. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabul edilmiş olması isabetsizdir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.