Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2252 Esas 2011/7824 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/2252
Karar No: 2011/7824
Karar Tarihi: 1.07.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/2252 Esas 2011/7824 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/2252 E.  ,  2011/7824 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KADIKÖY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 09/04/2009
    NUMARASI : 2006/109-2009/156

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, ortak mirasbırakanın 3115 ada 48 parsel 2.kat 5 nolu dairesinin çıplak mülkiyetini eşit hisselerle ve satış suretiyle 7.3.1984 tarihinde davalılara temlik ettiğini, ancak yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.07.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asil R.N. U. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden vekili Avukat ile temyiz edilen vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; miras bırakan M.İ.’ın dava konusu 3115 ada 48 parsel 2.kat 5 nolu dairesinin intifa hakkını üzerinde bırakıp, çıplak mülkiyetini 07.03.1994 tarihinde ve satış suretiyle davalı eşi P. ile diğer davalı kızı R.N.’e temlik ettiği, eldeki davanın açılmasından sonra davalı P.’ın da ½ payının kuru mülkiyetini aynı şekilde diğer davalıya 25.5.2006 tarihinde devrettiği ve bilahare 5.2.2007 tarihinde öldüğü; miras bırakanın davalı eşi Perihan’a yapmış olduğu ½ pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, davalı R.’nın da bunu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu belirlenmek ve bu olgu benimsenmek suretiyle anılan pay bakımından davanın kabul edilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
    Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; miras bırakanın 1921 doğumlu olup, 04.06.2005 tarihinde 84 yaşında vefat ettiği, davalı R.nın 1955 doğumlu olduğu ve hiç evlenmediği, sürekli miras bırakan babasının yanında kalıp, onunla ilgilendiği, miras bırakana hastalandığında davalı Rabia’nın baktığı, miras bırakanın diğer kızlarını evlendirdiği ve maddi yardımlarda bulunduğu, davalı kızına ise evlenme masrafı yapmaması ve onun tarafından sürekli bakılması nedeniyle dava konusu temliki minnet duyguları ile yaptığının davalı tanıkları tarafından samimi olarak ifade edildiği görülmektedir.
    Hemen belirtilmelidir ki satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya emekte olabileceği kabul edilmelidir. (HGK.’nun 29.04.2009 tarih 2009/1-130 sayılı kararı) Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile miras bırakanın iradesi önem taşır.
    O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın davalı kızına yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği, minnet duygusuyla hareket ettiği düşünülmelidir.
    Hal böyle olunca; miras bırakanın davalı R.’ya temlik etmiş olduğu ½ pay bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davalı R.’nın bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 1.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara