Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6751 Esas 2011/7743 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/6751
Karar No: 2011/7743
Karar Tarihi: 30.06.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6751 Esas 2011/7743 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/6751 E.  ,  2011/7743 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KADIKÖY 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 05/02/2009
    NUMARASI : 2007/88-2009/21

    Taraflar arasında görülen davada;  
    Davacı, mülkiyeti idareye ait 975 ada 98 parsel sayılı taşınmazı davalının otopark ve yıkama yeri olarak kullanmak suretiyle tecavüz ettiğini ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir.
    Davalıya dava dilekçesi ilanen tebliğ edilmiş, davalı duruşmalara katılmamış, yanıt da vermemiştir.
    Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği için davalıya çıkartılan tebligatın “adreste ve muhtarlık kayıtlarında bulunmadığı” bilgisiyle iade edilmesi üzerine, mahkemece Maltepe İlçe Emniyet Müdürlüğü, Kadıköy İlçe Seçim kurulu Başkanlığında yapılan adres araştırmasında adres bilgisine ulaşılamadığı, bunun üzerine taşınmazın bulunduğu adreste davalıya 22.05.2008 tarihinde dava dilekçesi, duruşma günü ve 14.01.2009 tarihinde ise ıslah dilekçesinin tebliğ edildiği, 05.02.2009 tarihli kararın ise dava dilekçesinde bildirilen ve tebligat yapılamayan adrese çıkarılması nedeniyle iade edildiği, davalının 21.04.2007 tarihinde kalemde kararı tebliğ aldığı ve hükmü yasal süresinde temyiz ettiği görülmektedir. Davalının temyiz dilekçesine eklediği belgelere göre davalının 7 Mart mahallesi, 401 sokak, No: 4/1 Kadirli/Osmaniye de ikamet ettiği anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK’nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.
    Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitin yöntemi 7201 Sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve diğer maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.         
    Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. Kural olarak “tebligat” tebligat yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır. (Tebligat Yasası  10. md)
    Son adreste bulunmamışsa, tebliğ memuru bulunabileceği adresi araştırır. Bulamazsa, durumu Muhtarlığa onaylatmak suretiyle saptar, (Teb.Yas. 28 md.) tebliği çıkaran kuruluşa bildirir. İlgili kuruluş adresi kişinin mensubu olduğu kurumlardan Tapu, Muhtarlık, Nüfus, Vergi Dairesi, belediye İdaresinden adresini araştırır. Buna rağmen, adres tespit edilemezse adres meçhul sayılarak ilanen tebligat kararı verilebilir. (Teb. Yas. 46 md.) özetlenen ilkeler, yasal ve yargısal uygulamalarla benimsenmiş öğretide de bu yönde görüşler ifade edilmiştir. (1.H.D. 15.09.1998 6407/9124, HGK 20.09.1999 1-609/744 Baki Kuru HMU 2. cilt. 5. 1582, 1583)  Hal  böyle olunca, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda dava dilekçesinin tebliğinin yöntemine uygun olduğu söylenemez. Bunun sonucu olarak davalının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır.
    O halde, usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliği, taraf teşkili sağlandıktan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına,  alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara