Esas No: 2011/6739
Karar No: 2011/7738
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6739 Esas 2011/7738 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ALAÇAM ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/03/2011
NUMARASI : 2009/36-2011/52
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, borçlu bulunduğu davalı A..."ın 488 ada 26 parseldeki 9 nolu bağımsız bölümün kendisine devredilmesi halinde bankadan kredi çekerek kendi alacağını alıp kalanını vereceğini söyleyerek kendisini kandırdığını, diğer davalı S.."ın ise aynı apartmandaki 14 nolu bağımsız bölüm kendisine devredildiği takdirde borç para vereceğini söyleyerek kandırdığını, temlikten sonra her iki davalının da vaatlerini yerine getirmediklerini ileri sürüp, tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiş, yargılama sırasında A... hakkındaki davasını müracaata bırakmıştır.
Davalı S..., alım-satım işleminin resmi memur huzurunda yapıldığını, davacının iddiasını yazılı belge ile ispatlaması gerektiğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davasını ispatlamayadığı gerekçesi ile S... Hakkındaki davanın reddine, A... hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, hata, hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa kararda; sadece davanın reddine dendiği halde gerekçeli kararda; davalı S... hakkındaki davanın reddine, davalı A... hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına denmek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.